epilogue 2 : worried about you

1K 196 104
                                    

23 Aralık | 01:39 - Ev
Olaydan 31 gün sonra.

Evin önüne geldiğimde montuma sarılıyordum. Burnum akıyordu, üşüyordum ve kar beni sırılsıklam yapmıştı. Orada saatlerce soğukta durmuştum çünkü.

Derin bir iç çektim ve ince bir kar tabakasıyla kaplanmış verandaya çıkıp kapının önüne geldim. Işıklar hala yanıyordu, ailemi aramamıştım. Benim için çok endişelenmiş olmalıydılar.

Kapıyı anahtarımla açtığımda birden içerideki sesler kesildi. Kapıyı arkamdan kapattım. Ayakkabılarımı çıkardım ve Walkman'in cebimde olduğu montumu astım.

Annem ve babam endişeli ve kızgın bakışlarla salondan çıktıklarında hiçbir şey demiyordum. Salondan gelen kısık bir sarı ışık ve mutfaktaki aspiratörün lambası hariç ışık yoktu.

Annemin gözleri şişmişti. Ağlamıştı. Onlar da benim ağlamaktan şişen yüzümü görüyor olmalıydılar.

"Neredeydin?" Annem sonunda konuşabildi. Sesi hem öfkeli, hem üzgün çıkıyordu. Halimi gördükten sonra öfkesi bastırılmış olmalıydı.

"Tepeye çıktım." Sesim bağırmaktan dolayı kısık çıkıyordu. "Kendimi atacaktım."

İkisi de sadece bana bakıyordu.

Bacaklarım titriyordu. Ayakta durmakta zorlanıyordum. Boğazım düğümlenmiş gibiydi.

Kendimi bok gibi hissediyordum. Nasıl düzeleceğimi bilmiyordum.

Başımı iki yana sallarken sağ elimle alnıma dökülen saçların altından başımı ovaladım. Gözlerimi yere diktim.

"Jeno beni kurtardı." Kısık sesimle konuşurken gözlerim doluyordu. Annemle babama baktım.

Dizlerimin üzerine çöküp başımı eğdim ve ağlamaya başladım.

"Benim gibi bir oğlunuz olduğu için özür dilerim," dedim hıçkırarak. Göz yaşlarım çenemden kucağıma damlarken yumruklarımı sıktım. "Sizi hep endişelendirdiğim için özür dilerim."

"Ama iyi değilim."

Sonunda 1 yıldır içimde tuttuğum gerçeği söylediğimde daha çok ağlamaya başladım. Bedenim sarsılıyordu. Bayılacak gibi hissediyordum.

"Hiç iyi değilim anne."

Gözlerimi sımsıkı kapattım. "Ölmek istedim ama ölmeyi bile başaramıyorum." Hıçkırdım. "Benim gibi bir oğlunuz olduğu için özür dilerim. Sorunlu olduğum için özür dilerim."

Orada ağlamaya devam ettim, çok fazla sesim çıkmıyordu. Kendimi kasmaktan titriyordum. Kendimi bıraktım ve hıçkırdım. Artık kendimi tutamıyordum. Her şeyi içime atmak o kadar mahvetmişti ki beni, bugün her şeyi bir anda kusmuştum.

İki el yanaklarıma dokunup göz yaşlarımı sildiğinde kendimi sıkarak yumduğum gözlerimi araladım. Annem ve babam önüme çökmüşlerdi. Annem göz yaşlarımı silerken babam da yumruk yapmaktan beyazlamış ellerimi tuttu.

Annem de ağlıyordu. Yanağından bir damla yaş süzülürken saçlarımı ve yanaklarımı okşadı ve gülümsedi. Benim gibi alçak bir sesle konuştu.

"Senin gibi bir oğlumuz olduğu için her gün Tanrı'ya şükrediyoruz Donghyuck." Sesi o kadar yumuşaktı ki hıçkırıklarımı durdurdu, fakat göz yaşlarım hala akıyordu.

"Seni seviyoruz oğlum. Ne kadar sen kendini sevmesen de, biz seni her şeyden daha çok seviyoruz." Babam da saçlarımı okşadı. "Ve hep seveceğiz Donghyuck."

"Evet," dedi annem gülümseyerek yanaklarımı okşarken. "Neler yaptığın önemli değil. Ne olursa olsun, sen bizim oğlumuzsun. Seni ne olursa olsun seveceğiz."

İkisi de kollarını bana doladığında ben de onlara sarıldım. Ve o an, ölmediğim için Tanrı'ya şükrettim.

Bu kadar güzel bir aileyi yüz üstü bırakamazdım.

×××

Another World'de zıplarken ayağımı çatlatmışım okullar da açılıyor ne bok yicem bilmiyorum.

TAPESWhere stories live. Discover now