epilogue 3 : one last song

1.2K 208 140
                                    

[ yn: tarihlere dikkat edin ]

01 Mayıs | 19:17 - Araba
Olaydan 161 gün sonra.

"Vay canına, bu güzellik cidden abinin mi?"

"Aynen öyle." Jeno gülerek elindeki anahtarları salladığında ben de güldüm ve çantamı sırtıma attım. "Bir seferlik izin verdi o yüzden sulanma."

"O bir sefer 2 demek biliyorsun değil mi?" Kırmızı arabanın kaputuna elimle vurdum ve sırıttım. "Hadi gidelim."

Arabaya bindik ve Jeno anında gaza bastı. Nereye gideceğimizi biliyordum. O da biliyordu. O yüzden arka koltukta iki buket çiçek vardı.

Kış çoktan geçmiş, ilkbahara gelmiştik. Kasetleri bitirdikten sonra Jeno ile onları yok etmeme kararı almıştık. SeoNeul'un son istekleri, son cümleleri orada saklıydı ve bu kasetler için uğraşmıştı.

O yüzden kasetleri onun okuldaki kullanılmayan kasasına koyup kilitledik ve şifre yerini bozduk. Böylece kasayı ateşle eritmedikleri sürece hiç kimse açamayacaktı.

Jeno ile aramızı düzelttik. Nasıl oldu emin değilim. Birden bire olmaya başladı. İlk başlarda ikimiz de tuhaftık. Bir yere gideceğimiz zaman temkinliydik. Ama aramızın normal hale gelmesini istedim. Şu an iyiydik.

Karanlık zamanları atlatmıştım. Hala aniden durgunlaştığım zamanlar oluyordu. Fakat onlar da geçiyordu. Ailemin desteğiyle ilaç kullanmadan psikolojik tedavi görüyordum. Bir profesör olduğu için işinde iyiydi.

Ayrıca artık zorbalık yapmıyordum. Jaemin'den ve diğer zorbalık yaptıklarımdan özür dilemiştim. Kolay olmamıştı, hem de hiç. Hatta Jaemin de bana yumruk atmıştı. Fakat aramız iyiydi.

Ayda iki kez Renjun'un ve iki kez de SeoNeul'un mezarına gidiyordum. Ailesi Renjun'un bedenini geleneklere göre yakmıştı ve külleri mezarlık evinde duruyordu.

Fakat SeoNeul'un ailesi SeoNeul'u gömmüştü. Bedeninin yok olmasını istememişlerdi.

SeoNeul konusunda, aslında o zamanlardaki kadar düşünmeyi bırakmıştım. Az kalsın kendimi atacağım gün, her şeyin kendi seçimimiz olduğunu öğrenmiştim.

Suçlu olduğumu herkesden iyi biliyordum. Cezasını çok ağır bir şekilde çekmiştim. Ama her şey kendi seçimimizdi.

"Geldik," dedi Jeno arabayı park ederken. Anahtarı çıkardı ve arka koltuktan iki çiçek buketini aldı. Birini bana verdi. "Hazır mısın?"

"Öf, çık arabadan işte," diye söylendiğimde güldü ve ikimiz de arabadan indik. Kapıları kilitlerken Jeno'nun yanına geldim ve beraber yürüyerek ağaçlık alandan içeri girdik.

Taşlı yolda ilerlerken kalbim sıkışacak gibi oldu. Ne zaman buraya gelsem, kalbim gerçek anlamda sıkışıyordu ve nefesim kesiliyordu.

Jeno yan yana ilerlerken dostça omzumu sıktı. Ona bakamadım.

Gelmek istediğimiz yere geldiğimizde Jeno sola, ben sağ tarafa geçtim. Belime kadar yükselen mezarın taş kenarına yaslandım ve haç işaretinin üzerine elimi koydum.

"Merhaba SeoNeul." Dolan gözlerimi elimin tersiyle silerken elimdeki çiçek buketini mezarın başına dikilmiş haç işaretinin önune bıraktım. "Doğum günün kutlu olsun."

Jeno da buketini bıraktı. O başını eğip ellerini birleştirerek dua ederken ben mezarın yanındaki çeşmeden sulama kabına su doldurdum.

Sulama kabını sapından tuttum ve mezarlığın üzerindeki yeni yeni çıkan çimenlerin üzerine dökmeye başladım.

Etraf sessizdi. Kuşlar ötüyordu ve güneş batıyordu. Ağaçların üzerine turuncu güneş ışığı yansırken gökyüzü mor ve turuncu karışımıydı. Bulutlar bembeyazdı.

Sulama kabını yerine bıraktım ve ben de mezarın yanına geçtim. Gözlerimi kapatıp başımı eğdim ve ellerimi göğüs hizzamda birleştirip dua etmeye başladım.

Cenete gitmesi için dua ettim. İntihar ettiği için Tanrı'dan ona kızmamasını diledim. Her şeyin benim suçum olduğunu her ay söylediğim gibi yine söyledim. Ailesinin çok acı çekmemesi için dua ettim. Beni affetmeyeceğini bilmeme rağmen SeoNeul'dan beni affetmesi için umutsuzca dua ettim.

Birçok şey için dua ettim. Kilisede öğrendiğim birkaç ayini içimden söyledim.

Gözlerimi açtığımda Jeno mezara durgun gözlerle bakıyordu. Duamın bittiğini görünce bana baktı.

"Gidelim," dedim. Mezara son kez baktım. Ardından toprak yoldan taşlı yola çıktım. Jeno da peşimden geldi.

Mezarlıktan çıkınca arabaya bindik. Jeno gaza basarak mezarlığı geride bırakırken sırt çantamın ön fermuarını açtım ve siyah bir kasedi çıkardım.

"O ne?" Dedi Jeno direksiyonu sola kırıp ana yola çıkarken. Beyaz tişörtümü çekiştirirken burukça gülümsedim.

"Son bir şarkı."

SeoNeul ailesine mektup vermemi istediğinde, kasasında bulduğum kasetti. İçindekini daha önce dinlememiştim. Hep doğru anı bekledim. Sanırım en doğru an, doğum günüydü.

Kasedi arabanın kaset çalar kısmına takıp düğmeye bastım ve sesi yükselttim.

Penceremi açtım ve kafamı geriye yaslayarak, rüzgar hafifçe yüzüme vururken dışarıyı izlemeye başladım.

Uzun süre sonra ilk defa huzurlu hissettim.

10 dakikam kaldı her şey ya da hiçbir şey olmama,

Duymak isteyenler için,

Ve 10 haftam var yanıp kül olmadan önce saçma şeyler konuşmak için.

Ama sana hiçbir şey borçlu değilim
ve bu hayat benim.

Sen hiçbir zaman yanlız olmayacağını söylüyorsun,

Ama beni anladığını ya da neden korktuğumu bildiğini düşünmüyorum.

Sevilmiş olabilirdin
ama kendime yalan söylemek istemiyorum.

Ben yaptığım hatalardan daha fazlasıyım.

Hikayenin sonu.

***

! Diğer bölümün son kısmında tekrar bir açıklama var, okumadan geçerseniz kafanız allak bullak kalırsınız !

TAPESDove le storie prendono vita. Scoprilo ora