2 - Karanlık Çocuk

166K 3.8K 1.7K
                                    

Medya; Hazan'ın tabiri ile 'karanlık çocuk'👆

Acı çekmekten daha kötü bir şey varsa o da sevdiklerin, değer verdiklerin tarafından bir acıya mahkum olmaktır. Ve eğer o senin umurunda olan bir kimse ise o acının büyüklüğü, küçüklüğü yoktur canını yakar geriye kalan da senin toparlanabilme arzundur. Yanında dayanabileceğin, tutunabileceğin, yaşamak için asıl nedeni olan biri senin çok rahat bir şekilde ayakta tutmana yardımcı olabilir.

Yalnızlık ise insana acı verir. Onu acının içine mahkum eder ve canını yakan her saçmalıktan daha çok acı verir..

Kendi kendine kalmak, içinde sana yük olan ağırlıkları paylaşabileceğin birisinin olmaması içindeki yangını büyütüp insanı yakar, geriye ise sadece külleri kalır..

Soğuk rüzgârın esintisi saçlarımın ıslaklığını kamçılar gibi beni kendi çapında cezalandırıyordu. Havanın soğuk olmasına rağmen dışarı çıkmış ailemin mezarını ziyaret etmeye gidiyordum.

Ruhumun en ıssız en tenha bölgesinde hissettiğim, hep bir nefes gibi ensemde olan acı ruhumu boğmaya ve beni bir ateş misali yakmaya devam ederken, ruhum da takvim yaprakları gibi etrafa saçılıyordu.

Benim bu hayattaki en büyük servetimdi ailem. Şimdi ise onlar yoktu.

Telefonumun melodisi kullaklarımda yankılandığında kaşlarım hayretle havalandılar kim arayacaktı ki beni ? Beni arayan soran kimim vardı ki?

Telefonu cebimden çıkarıp ekrana baktım arayan Tamer abiydi dudaklarımda kocaman bir gülümseme oluştu .
Tamer abi benim abim sayılırdı yalnız değildim ki..
Aramayı cevapladım.

Arayan Tamer abimdi. Hem okul için aramış hem de durumumu sormuştu. Okul işi dediğim okulda kaydımı yapmasını söylemiştim. O da tatbikîde kaydımı yaptırmıştı 'İnna koleji' annemin yaptırdığı okul.. benim okulum. . Artık orada okuyacaktım.

Telefonu kapattıktan sonra ıssız sokaklarda yürümeye devam ettim.

Mezarlığa doğru yürüdüm, bunu kaldırabilir miydim bilmiyorum onları o soğuk toprağın altında görmeye tekrar dayanabilir miydim bilmiyordum. Günde iki defa gelip onlarla dertleşir içimi döker akşam oldu mu ya Tamer abim gelir beni zar zor buradan alır, ya da işi olduğundan şoförümüz Kemal beyi göndertip beni aldırtırdı. En son dört gün önce gelmiş ve akşama kadar onlarla dertleşip onların yanında kalmıştım ve tabi bedenimin yorgun düşmesi ve orada onların mezarının başında uyumamı saymıyorum bile. Gerçi uyudum mu bayıldım mı odasını bilmiyorum ama benim yokluğumu fark eden Tamer abim beni saatlerce aramış bulamayınca karakola gidip kayıp duyurusunda bulunmuştu daha sonra ise mezarlık aklına gelmiş ve mezarlığa geldiği gibi beni ailemin mezarı başında öylece düştüğümü görmüştü. O günden sonra bana her ne kadar da tek başıma buraya gelmeyi yasaklasa da yine de ben kendimi tutamamış mezarlığın yolunu tutmuştum. Mezarlığın başına geldiğimde nefes alamadığımı hissettim. Acı ucu sivri bir bıçak gibi kalbime saplandı. Zihnim atılan oklar olduğum yerde çakılmamı sağlarken uzaktan toprak altında uzanmış binlerce bedene göz gezdirdim.

Gözlerimi sıkıca kapatıp acıyı yutmak, cehennemin inine sızarak orada ferhat eden ruhumu öldürmek istedim.

Mezarlığın kapısına gelip öylece dururken korkarak gümüş, uzun demir parmaklıkları kavradım. Ayaklarım yeni doğmuş bir ceylan gibi titremeye başladığında ciğerlerimin uyguladığı hızlı nefeslarimle bedenim ağır bir şoka girmişti.

Nefes alışverişim sıkışırken derin bir nefes almaya çalıştım... aldığım titrek nefesler sanki kalbimi kurutuyordu..

Kalbime inen, her geçen saniye biraz daha artan bu acı beni yok etmek üzereydi.

ACIMASIZ  [ TAMAMLANDI ]Where stories live. Discover now