32 - Umrumda değilsin

45.2K 1.7K 163
                                    

Satranç hayat gibidir. Her parçanın kendi işlevi vardır.. Bazıları zayıftır, bazıları ise güçlü.. Bazıları oyunun başında işine yarar, bazılarıysa sonunda; Ama kazanmak için hepsini kullanmak zorundasın..!
Aynen hayatta olduğu gibi, satrançta da skor tutulmaz.. On parçanı kaybedip yine de kazanabilirsin oyunu...

Sabahın ilk ışıkları odama vurur vurmaz gözlerimi telefon alarmının sesiyle açmıştım. Alarmımın sesi en sevdiğim şarkı olsada sabahları bu sesle kalkmak kendime işkence ediyormuşum gibi hissetmeme sebep oluyordu.

Üzerime örtüğüm yorganı tek ayağımla ittirip yavaşça yataktan kalktım ve banyoya ilerledim. Banyoya girdiğimde orta boylu kahverengi saçlarımın ölümüne birbirine girdiğini gördüm ve oflayarak tarakla saçımı açmaya çalıştım. Yaklaşık on dakika uğraşlarımdan sonra saçlarımı yarayıp tepeden sıkı bir at kuyruğu yaptım.

Banyoda işim bittikten sonra okul formalarımı giyip üzerime deri ceketimi alıp aşağı indim.

Kahvaltı sofrasını hazırlayan Feza teyzeye arkadan sarılıp yanağına kocaman bir öpücük bıraktım.

"Canım gidiyor musun?" Diye sordu bana bakarak.

"Malesef," deyip güldüm. "Sende kendini bu kadar yorma" dedikten sonra yanağına bir öpücük daha bırakıp salon çıkışına doğru yürürken, "bari bir şeyler atıştırsaydın" dediğini duyduğumda gülüp arkamı dönerek "okulda atıştırırım" diyerek onun içini rahatlattım.

...

Gözüm sanki birşey arıyormuş gibi etrafı tarıyordu.

"Hazan neye bakıyorsun?" Diye soran Didem'e baktım ve bir an hiç düşünmeden "Ateş'e" demem ile sanki az önce sorduğum sorulara bizzat cevap vermiştim.

Didem, "Ateş mi?" Diye cırlamasıyla bakışlarımı hemen Didem'e çevirip yüzüne baktım.

Bir an sanki beynimde şimşekler çaktı, o an elimle ağzımı kapatmamak için kendimi zor tuttum. Ben az önce Ateş mi demiştim. Hay allah ya !

Bana fazlasıyla şaşkın bakışlarla bakan Didem'e hemen lafı çevirip hızlı hızlı konuşarak, "şey.. yani Ateş'i arıyordum ondan özür dilemek için" deyip lafı değiştirdim . Ama yalan da sayılmazdı hemen onu bulup ondan özür dilemem gerekiyordu yoksa vicdanımı susturamayacaktım.

"Seni affedecektir," dedi Didem beni anlamış gibi yaparak.

"Umarım," diye mırıldandım derin bir iç çekerek.

Didem koluyla sırtımı sıvazlarken "Ateş bizim sınıfın olduğu koridorda istersen gidip konuş " diye konuştu içten gelen bir sevecenlikle.

Ah, pekala bu harika bir haberdi hemen onu kaçırmadan ondan özür dilemeliydim. Yoksa artık geceleri bile uyuyamayacaktım bana bu denli soğuk ve kötü davranmasına katlanamıyordum kesinlikle.

Başımı salayıp hemen onun yanağına bir öpücük kondurduktan sonra kantinden çıktım.

Koridora geldiğimde gözlerim Ateş'in gözlerini buldu. Yanında bir kaç kız Ateş'in ağzına düştü düşecek bir halde dururken Ateş'in bakışları beni buldu gözlerindeki maviliklere baktım o kadar güzeldi ki gözleri, o gözler en büyük etkiydi kalbimde.

Kızları Ateş'in yanında gördükçe hissettiğim tek duygu öfkeydi. Şuan iliklerime kadar hissettiğim göz bebeklerime kadar işleyen tek duygu öfkeydi. Ama neden kızları onun yanında gördüğüm için öfkelenmiştim ki? Içimde beliren bu duygu da neyin nesiydi? Onu kıskanıyor muydum, iyi de ama niye? Onu niye ve neden ve ne için kıskanıyordum? Göğsümden dışarı çıkmayı bekleyen volkan gibi patlayacak olan sinirim, öfkem benden uyandırdığı kıskançlık duygusuna aşırı derecede baskı uygularken, gözümün önündeki görüntüye daha fazla katlanamayıp yanlarında bitmiştim. Hayır yani neden Ateş? Bu kızlar Ateş'in yanında ne yapıyorlardı onlara başka erkek mi yoktu? Kaşarlar onlarda bulmuştu yakışıklı çocuğu başına üşüşmüşlerdi.

ACIMASIZ  [ TAMAMLANDI ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin