36 - Ölümle satranç

50.7K 1.8K 271
                                    

İlk ders arası verildiğinde Ateş hazretleri yine işkencesine başlamıştı. "Boğazım sanki kurudu" deyip beni kantine yolamıştı. Evet işte bu basit bir görevdi ve umarım Ateş hep böyle benden basit şeyler ister diyerek kantine gelmiştim. Birkaç sıra ardından hemen suyu alıp sınıfa çıktım. Suyu Ateş'e verdikten sonra hiç birşey demeden arkamı dönüp yerime geçeceğim sırada onun sesiyle yine durmuştum.

"Ben bu sıcak suyu içemem," diye konuştu.

Piç birde sırıtıyordu.

"Su sıcak değildi ki dolaptan almıştım," diye konuştum mırıldanarak. Aslında daha çok kendi kendime konuşmuştum.

Ne desem boştu nasıl olsa Ateş yine beni gönderecekti onun için kendimi hiç konuşmakla yormadan direk kantine gitmiştim. Ateş'in istediği gibi ona buz gibi su aldıktan sonra kendimi hemen sıraya atmıştım. Git geller beni yormuştu.

...

Öğlen arası Mert ile Ateş'in peşine takılmış kantine gidiyorduk. Dedim ile Burak çifte kumrular gibi kendi halerinde takılıyorlardı. Ezgi ise şuan muhtemelen kendi sınıf arkadaşlarıyla takılıyordu ben gördüğünüz gibi Ateş'in peşinden kuyruk gibi dolaşıyordum. Bu beni rahatsız ediyor muydu tabikide hayır!

Kantine gelmiş boş bulduğumuz bir masaya tabikide oturmamıştık Ateş'in özel masasına evet doğru duydunuz okulda herkesin 10 santim yanına yaklaşmaya korktuğu özel masasına oturmuş Mert'in saçmalıklarını dinliyorduk. Itiraf etmek gerekirse Mert'in saçmalıkları insanı güldürebiliyordu.

Ateş bana bakarak, "ee Hazan bize kalkıp birşeyler alsana ne bekliyorsun."

Hah! Yine başladı bay salak!

Hayır yani iki dakika birşey istemezse içinde kalacaktı zaten.

Ateş'e ölümcül bir bakış atarak, "ne alırdınız" dedim, oldukça nazik olmaya çalışarak ama ses tonum sözlerimin zıddını ortaya sererken derin bir nefes alip vermekle yetindim "sevgili Hancı?"

Gülümsedi. Serseri, tatlı bir serseriydi. Allahım, ne güzel gülüyordu öyle.

"Karışık tost."

Zukumun kökünü ye! Ha,ha!

Ateş'in isteklerini aldıktan sonra Mert'e baktım. Mert uzun bir süre kafasının hayali bir soru işareti ile baktı bana, sonrasında o işaret ampule dönüştü. "Kıymalı börek alayım Hazancığım."

Evet en azından Mert kibar bir çocuktu. Yani bana karşı öyle.

Ateş'in istediği şekilde tostunu getirmiş masaya nazikçe bırakmıştım.

Ateş önce bana sonra tosta baktı. Tosta baktığı gibi yüzünü buruşturmuştu zaten. "Ben soğuk yemem," derken eliyle önüne koyduğum tost tepsisini uzatıp bana baktı. "Bunu ısıt gel!"

Ateş'e anlamayan bir bakış atarak, "ama daha yemedin sıcak olmadığını nereden biliyorsun?" diye sordum.

"Yememe ne gerek var buradan bakılınca bile soğuk olduğu gözüküyor."

"Nasıl ya daha yeni makinadan çıkan bir tost nasıl soğuk olabilir." Bağırmadan kızgınlığımı dile getirmiştim. Çünkü çok sinirlenmiştim sırf beni oturtmamak için söylediği yalana sinir olmuştum.

"Yerinde olsam dilime hakim olurdum." Diye konuştu tehlikeli bir sesle.

Hah, çok korktum. Aslında biraz korkmadım değil. Neyse çaktırmayın.!

"Çok kabasın," diyerek sitem etmeyi ihmal etmemiştim. Ayağa kalkıp önüne koyduğum tost tepsisini alarak. Trip atan minik bir kız çocuğu gibi duruyordum.

ACIMASIZ  [ TAMAMLANDI ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin