46 - Av

43.8K 1.8K 1.2K
                                    


Gripin-Nasılım biliyor musun ( Lütfen mediadaki şarkıyla birlikte okuyun)

Bazen öyle anlar olur ki; bulutlar, ağaçlar, yeryüzü ve gökyüzü sanki birbirlerine söz vermişcesine kasvete boğardı havayı. Yine öyle zamanlar oluyordu ki; beyin, eller ve ayaklar büyük bir yemin etmişçesine kalple zıtlaşırdı. Bu yaman çelişkinin tuzağına düşen bir neden çaresiz ve acizdir.

Adamın söyledikleri aniden kalbimde nükselen acı, beni derinden sarsmıştı. Oyun demişti bana, beni yakalamak için oyun oynamış ve beni tuzağa düşürmüşlerdi.

Ben nasıl bir senaryonun içindeydim böyle. ?

Bu adamlar kimdi? Neden benim peşimdeydiler, benden ne istiyorlardı? Baştan beri beni arayıp tehdit eden, arabayla üzerime sürüp ölmemi isteyen ve hergün bir gölge gibi benim peşimde olup beni takip eden adamlarla bir ilgileri var mıydı? Varsa ne içindi beni neden öldürmek istesinler?

Bu sorulara verebileceğim bir cevabım yoktu. Lugatımda henüz bu sorulara verebilecek kadar net bir kelime mevcut değildi.

"Bırak Allah'ın cezası!" Diye bağırmaya başladım. Sesim beni bile şaşırtacak derecede yüksek çıkmıştı.

"Kes sesini!" Bu sefer onun kükremesi ormanın içini doldurdu.

Belimi kavrayan sert kola karşı koymaya çalışırken avazım çıktığı kadar bağırdım ve çırpınmaya başladım. Yapacağı şeye izin veremezdim...
Ne kadar itiraz etsem de bağırsam da çırpınsamda bu sadece onun işini zorlaştırmıştı ama beni bırakmamıştı.

Bileğimi daha sert kavrayınca acıyla karışık bir çığlık attım, gözlerim ağlamaktan kızarmış olmalıydı. Bileğimi kavrayan adamın yüzünü göremiyordum ama nefesini boynumda hissedebiliyordum. Bu hisle panik yaptım ve boğazımdan bir hıçkırık yükseldi, durmayan yaşlarıma daha fazlası ekleniyor ve bir çığ misali kızaran gözlerimden yanaklarıma doğru süzülüyordu. Berbat bir haldeydim tıpkı içinde bulunduğum durum gibi...

Bir an verdiğim nefesin dilimi haşladığını sandım. Kalbim sesli bir şekilde atıyordu, hızlı inip kalkan göğsüm her saniyede ciğerlerimi yakmaya devam ediyordu. Ona doğru atılıp bütün gücümle itmeye çalıştım ama bu beni yormaktan fazla birşey yapamamıştı. Aciz bir şekilde adamın gözlerinin içine baktım.

"Lütfen.." sesim titremişti. "Lü- lütfen bırakın gideyim." Bunu çok masum ve boğuk çıkan bir sesle söylemiştim. Adamın elleri terden dolayı yüzüme yapışan saçlarıma gitti ve şaçlarımı nazikçe geriye itti. Bir an kusacağımı sandım. Bedenim dehşetten kaskatı kesilmişti. Ona tiksinircesine bir bakış atarken, kendisi arabasına yürümeye başlamadan hemen önce beni hafifçe iterek yönlendirdi ama ayak direttim. Deli gibi ağlıyordum hıçkırarak, "lütfen .." diye fısıldadım. Adam hiç etkilenmeden beni tekrar çekiştirdi "yürü!" Dedi, bu sefer daha kaba davranarak, ama ayaklarımı yere çivileyerek bütün gücümü kullandım ve yerimden kıpırdamadım.

"Seni öldürürüm!" diye tısladı.

"Zaten öleceğim," dedim sesim titrerken.

Gözlerimde biriken yaşlardan dolayı adamın görüntüsü bulanıktı, yüzünü seçemiyordum. "İşimi zorlaştırma," dedi yakama yapışırken. "Bunun intikamını zevkle alırım. Hemen şimdi ve burda." Histerik bir kahkaha atarken hıçkırıklarımla karışık seslice yutkundum. Gözlerime ağlamaktan kızıl damarlar çöktüğünü hissediyordum.
Gözlerimin içine bakarak beni tehdit ediyordu, bana meydan okuyordu ama ona papuç bırakmayacaktım. Hayır bunu yapamazdım. Hemen bunlardan kaçıp kurtulmalıydım. Elimdeki telefonu yeni fark ederek onu sıkarak adamların bulmaması için eteğimin kemer bölümüne sıkıştırıp buradan kaçtığım ilk anda Doğan'ı aramalıydım.

ACIMASIZ  [ TAMAMLANDI ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin