42 - Manzara

53.1K 1.6K 1.3K
                                    


Media : Despacito

Eve geldiğimde öyle yorgun ve berbat hissediyordum ki kapıdan içeri girer girmez çantamı bir kenara fırlatıp kendimi doğruca banyoya attım.

Sıcak suyun rahatlatıcı etkisine çok ihtiyacım vardı. bir türlü içinden çıkamadığım düşüncelerim yüzünden kafamı boşaltmak için saatlerce banyoda kalıp sıcak, köpüklü banyonun huzuru kollarına bıraktım kendimi.

Fakat ne kadar kafamı boşaltmaya çalışsam da Jeremy'nin aniden ortaya çıkışı ve Ateş, zihnimi meşgul etmeyi sürdürüyordu. Jeremy neden gelmişti? Hem beni aldatmış hemde buralara kadar beni görmeye gelmişti. Zihnim bunlardan çok nasıl ne ne şekilde benim yerimi bulduğuydu. Okulumu bilen birisi evimin adresini kesin bildiğinden emindim. Ve tabi Ateş'in verdiği tepki de vardı! Bu konu kafamı karıştırmakla birlikte zihnimi de bulandııyordu.

Birde Ateş'i aniden öpüşüm vardı. Onu öptükten sonra hiçbir şey demeden oradan hızla uzaklaşmıştım. Onu öpüşümü kim bilir ne şekilde algılıyordu? Belki de beni etrafındaki kızlar gibi ucuz biri olarak da görmüş olabilirdi. Ama benim oradaki tek amacım onu durdurmak ve o kavgaya biran olsun son vermekti. Tamam benim ona olan duygularımı göz ardı edemezdim ama tamamen olaylar benim isteğim dışında gerçekleşmişti.

Bundan pişman mıydım?

Belki evet, belki de hayır...

Genelde bir ilişkide ilk adımı atan, ilk öpen erkek olur ama hiçbir şeyimiz normal olmadığı için ilk öpen ben olmuştum. Tabi aramızda herhangi bir ilişkinin olmadığını göz önünde de bulundurursak.

Ateş hakkındaki ona karşı hissettiğim duygularımla gittikçe bir çıkmaza düşüyor, bu konuda ne yapacağımı kestiremiyordum.

Banyodan çıkıp odama geçtiğimde hızlıca eşorman takımlarımdan birini giyinip, saçlarımı kuruttum ve salona geçip telefonumu alarak Doğan'ı aradım biraz dertleşmek iyi gelebilirdi.

Evet yanlış duymadınız Doğan'ı dertleşmek için arıyordum. Bu durum bana da yabancı gelse hiç umursamadan telefonunu tuşladım. Sebepsizce onunla dertleşmek istiyordum.

Çaldı, çaldı ve çaldı... Ama açmadı.

Tekrar aradım ama sonuç yine aynıydı. Tedirginlikle alt dudağımı dişlerken birkez daha aradım ama tek duyduğum yelesekreterin sesiydi.

Lanet olsun neden telefonunu açmıyordu?

Surat asıp şöminenin karşısındaki tekli koltuğa oturarak ayağımı camlı kocaman masaya uzatıp, masanın üzerindeki bu aya ait dergilerden birini elime aldım. Ama ne yazık ki canım hiç birşey istemiyordu sıkıntıyla yüzümü sıvazlayıp derin bir offfff.. çektim.

Çalan zili duyunca yerimden doğrulup evdeki çalışan hizmetlilere, "Ben bakarım" deyip hızla kapıya doğru koştum.

Kapıyı açmamla karşımda bir adet sırıtan Doğan'ı görünce dudaklarımın ucu sevinçle kıvrıldı. Sonra hemen o kıvrılmanın yerini derin bir öfkeye bırakarak çatık kaşlarla Doğan'a bakıp ona hiç beklemediği bir anda yumruğumu geçirdim. Doğan'ın az önceki sırıtışından eser kalmamış olacak ki acıyla yüzünü buruşturup elini vurduğum yere götürüp ovuşturarak "napıyorsun Hazan?" diye söylendi yapay bir kızgınlıkla.

"Arıyorum, arıyorum niye açmıyorsun?" Bu halimi komik bulmuş olacak ki kahkahayla güldü. Bu serefde omuzuna sertçe vurdum.

Yüzündeki gülümseme silinirken elleriyle omuzunu sıvazladı. "Görüşmeyeli elin de bayağı ağırlaşmış, asi kız." Beni övdü mü sövdü mü anlamayarak kaşlarımı daha da çattım. "Sende görmeyeli çok konuşmaya başladın çok konuşma da içeri gel." Deyip içeriyi gösterdim "sana anlatacaklarım var."

ACIMASIZ  [ TAMAMLANDI ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin