Bölüm 32

21K 948 24
                                    

-İki bölümdür açıklama yazacağım unutuyorum, unutmadan yazayım dedim. Hikayede Vural için kullandığım karakteri değiştirdim kapaktan da fark ettiğiniz üzere. Adam'la ilgili teknik birkaç problem oluşunca, Andreas daha mantıklı bir seçenek gibi geldi. Tabi herkesin Vural'ı kendine, ona da söyleyecek lafım yok.
Bölüm şarkısıdır Phillip Phillips- Home. Hepinize iyi okumalar...

Delici sessizlik...
Aklımı yememe neden olacak kadar sessiz.
Dayanılması imkansız bir sessizlik.
Kendime geldiğimde fark ettiğim ilk şey, sessizlik.
Gözlerimi açtım.
Örtülerini önceki gün değiştirdiğimiz yatağın içinde, tam ortasında, yorgan belime kadar çekilmiş yatıyordum. Oda boştu, yalnızdım.
Ne olmuştu?
Bayılmıştım ve büyük ihtimalle Vural beni buraya taşımıştı. Odayı dolduran turuncu ışığa bakılırsa gün aydınlanıyordu ve ben saatlerdir uyuyordum ya da baygındım.
Ne olmuştu?
Vedalaşmıştım. Safa'ya veda edip artık yeni bir hayata başlama kararı almıştım. Çatı katlarında yıllardır yer değiştirerek benimle birlikte dolaşan ve bana yoldaşlık eden fotoğraflarını, anılarımızı, güzel günlerimizi yakarak, ilk kez bu kadar büyük bir adım atarak almıştım bu kararı.
Ben ne yapmıştım?
Ben Safa'nın fotoğraflarını mı yakmıştım?
Buna nasıl cesaret edebilmiştim?
Bunu yapacak gücü nerden bulmuştum.
Ben... Ben Vural'a artık sensiz olmaz demiştim.
İtiraf etmiştim. Hayır etmemiştim. Etmiş miydim?

"Her şeyi arkamda bıraktım, bak. Yandı hepsi, gitti."

Akıl hücrelerimi dolduran sesim bana bile yabancıydı. Aklımı saran bu ses, boğazımı yırtıp havaya karışan kelimeleri kullanacak güce sahip değildi ki.
Demek ki sahipmiş, öyleyse on yıldır neredeydi?
On yıldır Vural yanında yoktu.
Vural...
Vural beni bırakmazdı, Vural gitmezdi. Vural ölmezdi değil mi? Ölür müydü?
Ben nasıl olmuştu da bu sınır tanımaz patavatsız adama böyle güvenmiştim?
Son birkaç ayın içinde bir yerde ona bağlanmıştım, ne olduğunu anlamadan. Ben uyurken hayatıma sızmış, bir anda vazgeçilmezim olmuştu. Bu aşk mıydı? Hayır. Neydi? Önemi mi var, yanımdan gitse yıkılır mıyım? Yıkılırım. Nefesim kesilir mi? Kesilir. Öyleyse ne olduğunun bir önemi var mı?
Korkmuştum. İliklerime kadar inen bir korku dalgası tüm bedenimi sardı. Son kez "Sen olmazsan nefesim kesilir." dediğim insan, elimin altında son nefesini vermişti.
Gider miydi? Beni bırakır mıydı O da?
Kapı açıldı ve çıplak ayaklarının parkede çıkardığı sesi duydum. Biraz sonra yatağın diğer tarafı çöktü ve hemen ardından fısıltısını duydum.
"İyi misin Melek Yüzlü?"
Başımı iki yana salladım. Güçlükle yatağın içinde doğrulup oturdum.
"Neyin var Melek, anlat bana."
Anlatmak yerine kollarımı omzuna doladım ve başımı boynundaki girintiye soktum. Kolları anında etrafımı sardı ve çenesi başıma kondu.
"Neyin var güzelim, anlat hadi."
"Gitme." diye fısıldadım.
"Gitmiyorum hiçbir yere, bak burdayım." Sesi güven doluydu.
"Lütfen gitme, sen de onun gibi beni bırakıp gitme."
"Burdayım güzelim, burdayım."
Eli saçlarımı okşadı.
"Sen gidersen..." Cümleme nasıl devam edeceğimi bilemedim, diğerine geçtim.
"Beni karanlığımdan sen tutup çıkardın Vural. Eğer yine gidersen yapamam. Sen olmazsan olmaz, yine düşersem kalkamam Vural. Bir kere düştüm ve dizlerim yeterinde acıdı, ikinci kez düşersem, kabuk bağlayan tüm yaralarım yeniden kanarsa bu kez yeniden ayağa kalkamam. O yüzden lütfen, beni bırakıp gitme." Gözyaşlarım fütursuzca akıyordu.
"Gitmem hiçbir yere. İstesen de, istesem de gidemem."
"Söz mü?" dedim gözyaşlarımın arasında.
"Söz Melek Yüzlü'm, söz."

O işe gitmem gerektiğini söyleyene kadar kedi gibi kucağında saçlarımı okşamasının keyfini çıkarmış, ben de parmağımın ucunu çıplak göğsünde dolaştırmıştım.
"İşe gitmen gerek." Derin bir nefes aldım.
"Bankayı bırakıp senin restorana yanına çırak olarak girsem?" Soruma sesli bir şekilde güldü.
"Müşteriler yemek bekliyor olacak. Sen ordayken yemek yapamam."
"Evde yapıyorsun ama?" Doğruydu, evde defalarca yemek hazırlamıştı. Birbirinden lezzetli yemekler.
"O yemekleri sana yaptım."
Yenilmiştim. Bükemediğim eli öperek yataktan kalkıp banyoya gittim.
Elimi yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım, saçlarımı topladım.
Üstümü değiştirip montumu alarak odada bulamadığım için aşağıda olduğunu tahmin ettiğim Vural'ın yanına indim. Mutfak. Tabi ki mutfak.
Kapıya yaslanıp masaya koyduğu krep tabağına bir göz gezdirip dolaptan çıkarmakta olduğu reçelleri masaya koymasına yardımcı oldum.
"Bu sabah havamda değilim ama sen yine de kreplere göz dikme. Onları her türlü götürürüm." Gözlerini sonuna kadar açtı.
"Ya hani sen yemek yemiyordun? Bu ay kaç krep yedin haberin var mı? Yakında 100 kilo olacaksın."
Bilmiş bilmiş konuşuyordu. Ne var yani krep seviyorduysam?
"Çok bilmiş." diyip masadaki yerime oturdum. O da meyve suyumu yanıma bırakıp karşıma geçti ve az önce doldurduğu çayına tek bir küp şeker atarak karıştırmaya başladı.
"Taşınma işini cumaya kadar ertelesek sorun olur mu? Sen görmeden eşyalarını yerleştirsinler istemiyorum. Badanası da yetişmedi, boşuna derbeder olmayalım. Olur mu?" Omuz silktim.
"Ben ev sahibimden memnunum. Nasıl istersen." Güldü.
"Dedim ben sana taşınmaya gerek yok kalalım burda diye."
Söylediğinin imkansız olduğunu kendisi de biliyordu. Dün kendi evime son kez girmiştim. Salona bakmadan geçsem bile merdivenleri çıkarken duvarın üstündeki boya yok olmuş altında yazanlar üstüme saldırmıştı. Bunu bile bile hiçbir şey yokmuş gibi o evin bitişiğinde yaşayamayacağımı biliyordu.
"Yeni evimizde birlikte kalalım, illa burası mı olacak?"
Söylediğim şey üzerine gözleri annesi elinde pamuk şekerle eve gelmiş çocuğunki gibi parladı.
"Gerçekten mi lan?" Verdiği aşırı tepki kahkaha atmama sebep oldu.
"Yani lan derken, ciddi misin sen? Dalga geçiyordun değil mi?"
"Tabiki dalga geçiyordum Vural. Neden aynı evde yaşayalım, mantıklı düşün biraz. Bu arada evin satışı için işlemlere ne zaman başlayacağım?"
"Satacak mısın?" Başımı eğip onaylar anlamda salladım.
"Vekalet verirsen hallederim?"
Benim için yapmayacağı bir şey var mıydı acaba?
"Çok yük oldum sana ama."
"Saçmalama Ufak. Akşam bir dilekçe yazarsın olur biter. Bittiyse çıkalım, bırakayım seni. Ben de ordan işe geçerim."
Zorlukla krebimi yuttum.
"Gerek yok, giderim ben. Sen rahat rahat geç."
Çayının son yudumunu içti.
"Peki. Benim biraz daha işim var o zaman onları hallederim." Başımla onaydım ve meyve suyumu bitirerek masadan kalktım. Boş tabağımı ve bardağımı bulaşık makinesine koyacaktım ancak beni durdurdu.
"Evdeyim ben daha. Sen geç, ben hallederim haydi." Başımla onayladım ve mutfaktan çıktım. Montumu giyip çantamı aldım ve kapıyı açtım. Kapıyı kapatmak için arkamdan gelmişti.
"Görüşürüz akşam." diyip parmaklarımın ucunda yükseldim, yanağını öpüp hızla bahçeyi aşıp arabama bindim.

BUZ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin