Bölüm 57

19.6K 755 71
                                    

  Sanırım yazdığım en uzun bölüm buydu. Bizzat kendim gayet eğlenerek yazdım. Bol şiveli bir bölüm oldu ama sizin anlamadığınız yerler olursa şey edin, ben çeviririm. :)

Bir de bölüm şarkısını mutlaka dinleyin. Fuat Saka mucizesi diyip susarım.

İyi okumalar.

-------------------------

Ah yol gözlerim, haydi dön gel

Giden gelmez ki ah

Yanarım yanarım

Yanarım dönmez geri

-------------------------------------

-Vural'ın Bakış Açısı

Anne kelimesi size ne anımsatıyor?

Ya da, düzeltecek olursak, 'anne' kelimesi size bir şey anımsatıyor mu? Bir sıcaklık hissediyor musunuz mesela yüreğinizin ortasında? Bir güven hissi yayılıyor mu bedeninize?

Eğer bunları yaşıyorsanız, nasıl bir şey olduğunu bana da anlatır mısınız?

Ben... Ben tüm bunların ne demek olduğunu bilmiyorum.

Eyvallah, en başından beri teyzem vardı. Hakkını yiyemem, bir gün olsun annem olmadığını hissettirmedi ama... Bendeki, yüreği kırık bir çocuğun özlemiydi hep. Gece olup yatağa girdiğimde etrafımı saran merak bulutuydu.

Acaba annem şimdi nasıl görünüyordur?

Acaba o da şimdi uyuyor mudur?

Acaba... O da... Beni...

Dediğim gibi, ben kırık bir çocuktum. İçten içe kayıp, üzgün bir parça da melankolik. Çocukluğun getirdiği ahlaksız bir öfkeyle babamı öldüren anneme kızmıştım. Halbuki babamla daha maç yapacaktık. Söz vermişti çünkü babam aylar önce. Demişti ki, 'Yarın erken gelirim, seninle maç yaparız.' İnanmıştım.

Bilirsiniz, bir erkek çocuğunun en büyük rol modeli babasıdır. Büyüyünce babası gibi adam olmak ister hepsi. Ben de öyleydim. Kelimenin tam anlamıyla tapardım babama, onu hatırlıyorum.

Bana söz verdiği akşam dahil, o günden sonra eve bir daha hiç erken gelmedi. Geldiğindeyse hep sinirli, hep çatık kaşlıydı. Bir umut beklemiştim ben. Annemle kavga etmeyi bitirdikten sonra belki beni görmeye gelir, belki maç yaparız. Gelmedi de. O süratli ve yüksek seviyede silah sesini duyduğumda da babamla maç yapma hayali kuruyordum.

Sonra da öldü babam. Dedim ya, kızmıştım anneme. Bir kez bile adını anmadım Trabzon'a gittikten sonra. Teyzemin canına tak diyene kadar. Anneme karşı tepkisizliğim ona illallah dedirttiği günde beni karşısına almış, babamın ölmeden önce aylarca uyuşturucu kullandığını, ben odamda çocuk olduğum için saklanırken, annemin babam beni bulmasın diye gıkı çıkmadan dayak yediğini, babamın durdurulamaz seviyeye gelmesinden önce annemin yaşadığı tüm o berbat günleri anlatmıştı. Erkek adam oldum artık dediğim günlerde yaşayabileceğim en büyük şoku, geçmişim sayesinde yaşamıştım.

Çünkü, alışmıştım. Yaşadığım her şeyden annemi sorumlu tutmaya alışmıştım. Babamla yaşayamadığım her şeyin suçlusunun o olmasına alışmıştım ya da dağılan ailemin sorumlusunun o olmasına alışmıştım. Bir anda nasıl değişirdi senelerce yaptığım onca ezber?

Mısra'nın bir hafta boyu garip davranmasından anlamalıydım bir şey olduğunu. Ama ne yalan söyleyeyim, bu hiç aklıma gelmemişti. Yıllar önce "Benim annemin karşısına çıkacak yüzüm yok!" diyip kapatmıştım meseleyi.

BUZ (Tamamlandı)Where stories live. Discover now