Bölüm 1 (Güncellendi)

63.8K 2K 39
                                    

Sabah saat altıya bir kaç dakika kala uyandım, çalar saatin çalmasına daha yarım saat vardı. 

Kaliteli bir uyku uyuyamamanın mor göz altları dışında bir getirisi de buydu, asla uzun süre uyuyamıyordunuz.

 Yataktan kalıp banyonun yolunu tuttum. Sabah rutinlerimi yerine getirip banyodan çıktıktan sonra yatağımı topladım. Bu yarım saatlik ekstra zaman bana kahvaltı için ekstra mutluluk getirebilirdi.

Uzun ve mutlu demeye yakın bir kahvaltıdan sonra pencerenin önünde gereğinden fazla vakit geçirmemin sebebi,güzel mi güzel boğaz manzarasına takılı kalmış olmamdı. 

İstanbul yeniydi benim için. Yepyeni. Zürih ve Düsseldorf'tan sonra, şiir gibiydi. En güzel kadının en çekici gülümsemesi gibiydi İstanbul. 

İki katlı müstakil bu ev, yaklaşık 6 aydır yalnızlığımı benimle paylaşıyordu. Bir kişi için biraz büyük olsa da şirin bir bahçesi vardı. Ve bir cephesi doğrudan boğazı görüyordu. Çatı kısmını geldiğim ilk hafta düzenlemiş ve kapatmıştım. İkinci katın da duvarlarını yıkarak koskocaman bir yatak odası şeklini vermiştim. Banyo ve giyinme odası paravanlar yardımıyla odadan ayrı duruyordu. Madem tek kişiyim e bir sürü boş odam da varken odalardan birini kütüphane diğerini de spor odası olarak düzenlemiştim. Bir de giriş katında küçük bir resim atölyem vardı. Sıkıldığım zamanlarda fırçayla bir yerleri dövmek eğlenceli olabiliyordu.

Yağmur yağıyordu. Dışarıda koşamayacaktım. 

Spor için ayırdığım odada 45 dakikalık sabah sporumu yaptıktan sonra iş için hazırlandım. Makyaj yapmaktan çok hoşlanmazdım ama gözlerimi saklayacak başka bir yol da bulamamıştım.

 6 ay önce adım attığım İstanbul maceramda işe henüz başlamıştım.

Buraya geldiğimde önceliğim hiçbir zaman düzenli kullanmadığım Türkçemi geliştirmekti. Biraz da şehri tanıyayım derken bir turist gibi oradan oraya şehri karış karış dolaşmıştım. 

İnanılmazdı bu şehir. İnsanıyla,havasıyla,deniziyle,toprağıyla tamamen bir peri masalı gibiydi. Bu şehir en azından beni sarıp sarmalar diye umuyordum.

 Henüz bir araba almamıştım. Almanyadaki arabamı buraya getirmek istememiştim.

O'nunla hayalini kurduğumuz arabayı yıllarca tek başıma kullanmıştım ama burada tamamen yeni bir hayata başlamak istiyordum. O'ndan arınmış, O'nun izlerini taşımayan yeni bir hayat. 

Yakın bir yerde taksi bulabilmek umuduyla şemsiyemi açıp yola çıktım. Dümdüz gidip sağa döndüğümde sabahın ilk mutlu haberi, boş bir taksi beni bekliyordu. Taksiye binip bankanın ismini verdim. Küresel çapta gelişmiş bir bankada önemli bir görevi üstlenmiştim. Aslında 10 yıl önce bana bankacı olmak hakkındaki fikirlerimi sorsaydınız size dünyanın en monoton mesleği olduğunu söylerdim. Ama hiç beklemediğim şeyler yaşadıktan ve bunların hiç de eğlenceli olmadığını gördükten sonra size çok net söyleyebilirim ki düşündüğünüz şeylerin neredeyse hepsinin tam tersini yaşayacaksınız.

Sürpriz. 

Hayalleriniz her zaman gerçekleşmeyecek.

 On yıl önce, O'ndan sonra hayatımda bir sürü şeyi değiştirmek zorunda kalmıştım. Uyku düzenim, yeme alışkanlıklarım, hayallerim, eğlence anlayışım, istediğim eğitim. Hepsi birer bulut olmuş farklı diyarlara ilerlemişlerdi. Bense yeni ve siyah bulutlarla olduğum yerde kalakalmıştım.

Bankadan içeri adımımı attığımda yüzüme iş yerindeyken hep kullandığım ukala gülüşümü yerleştirdim. Diğer 5 çalışanla paylaştığım odama ulaşmak için asansöre bindim. Gereğinden kalabalıktı ve ben bundan hoşlanmazdım. 

BUZ (Tamamlandı)Where stories live. Discover now