Bölüm 62

12.8K 730 39
                                    

Merhabalar.
Geçtiğimiz hafta size bir kampa katılacağımı ve bu haftaki bölümün kısa olacağından falan filan bahsetmiştim.
Kampa girmeden önce de kamp sırasında da aldığım o berbat haberleri hepiniz gördünüz, hepiniz izlediniz.
Ülkenin kan ağlayışına sessiz kalan kim varsa, kişi ayrımı, parti ya da ideoloji ayrımı yapmıyorum, gencecik askerlerimizin ölmesine göz yuman kim varsa Allah onların belasını versin.
BenAllah'ımdan başka kimseden yardım dilenecek biri değilim ve inanıyorum, benim Allah'ım büyük. Onların da belasını verecek.
Daha bugün benim ilime, benim şehrime şehit gelmiş.
İnsan hayatı üzerinden siyaset yapan da özgürlük kazanmaya çalışan da kirli nefeslerinde boğulur. Umarım boğulur.
Can yakanların, canları alanların cansız kalması dileğiyle.
----------------------
She, maybe the song that summer sings.

Maybe the chill that autumn brings.

May be a hundred different things,

Within the measure of a day.

(O belki de yazın söylediği o şarkı.

Belki de son baharın getirdiği o ürperti.

Belki de yüzlerde farklı şey,

24 saatin içinde.)

---------------------

Sallantıyla birlikte uyandığımda oldukça yorgundum. Başım Vural'ın dizlerinin üstündeydi ve büyük ihtimalle bizim arabanın arka koltuğunda uyanıyorduk. Gözlerimi kırpıştırarak açtığımda gördüğüm ilk şey Vural'ın endişeli gözleri oldu. Elleri saçlarımı okşarken o dikkatle bana bakıyordu. Gözlerimi açtığımda rahatlayıp derin bir nefes aldığına yemin edebilirim. Doğrulmaya çalıştığımda omuzlarımdan bastırarak bana engel oldu.

"Hastaneye gidiyoruz şimdi, uzan sen biraz daha."

Onu dinlemeden kalktım.

"İyiyim ben. Bir şeyim yok ki. Eve gidelim olmaz mı?"

Sürücü koltuğunda Kaptan oturuyordu.

" Sana fikrini soran olmadı Sümüklü."

Gözlerimi devirdim.

"Gerçekten iyiyim ben. Eve gidip biraz dinleneyim bir şeyim kalmaz."

"Melek, ortada hiçbir şey yokken düşüp bayıldın. Benim ömrümden ömür gitti. Bir şeyim yok ne demek?"

Şefkatle baktım yüzüne ve başımı omzuna yerleştirdim.

"Tamam gidelim ama şimdi değil. Sabah gitsek olur değil mi? Çok yorgunum şimdi?"

"Sabah kalkar kalkmaz gideceğiz ama?"

Başımı salladım.

"Sabah kalkar kalkmaz."

Kollarını etrafıma doladı ve saçlarımı öptü.

"Kaptan duydum güzel karımı."

Kırmızı ışığın sarıya döndüğünü gören Kaptan yola devam etti.

"Amma kılıbık çıktın be Damat."

Vural elini Kaptan'ın omzuna doğru uzattı.

"Siyah bir saç mı bu?"

"Hani lan, siktir, nereden geldi o? Sevil anlarsa ağzıma sıçar, nerede o? Başka var mı?"

Panik hali gülmeme sebep olsa da, cümle arasında geçen, 'Sevil anlarsa' ilgimi çekmişti. Şimdilik bu konuyu rafa kaldırdım. Gerçekten yorulmuştum.

BUZ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin