Bölüm 33

22.8K 941 58
                                    

Arkadaşlar teknik sorunlar yüzünden hikaye tarihinde14 şubatını pazartesi gününe ayarladım. Problem olur mu? Lütfen olmasın, yani yerleştiremedim bir türlü, problem ederseniz üzülürüm gerçekten. Bölüm şarkısı The Paper Kites-Bloom

Bu arada. Özgecan Aslan. Kimse unutmasın, unutturmasın. Kadın olmak bizim suçumuz değil, olmamalı. Biz Atatürk'ün gençleriyiz. Bu ülkede kadına yer açacağız. Bizi yok sayamayacaklarını, bizi birer oyuncak olarak göremeyeceklerini öğreteceğiz onlara.

İyi okumalar...

"Her şey mi?"

Gözlerindeki parıltı akmaya hazır duran gözyaşlarından mı yoksa içinde filizlenen umuttan mı kaynaklanıyor çözememiştim.

"Her şey." dedim üstüne basa basa. Neden böyle davranıyordu bilmiyorum ancak şuan buna ihtiyacı vardı. O uzun zamandır her zor anımda yanımda dururken, şimdi böyle darmadağın halde onu yüzüstü bırakamazdım. Ellerim yanaklarında gözlerinin içine bakmayı sürdürdüm.
"Neyin var Vural?" Yüzünden bir acı dalgası geçti.
"Melek, beni bırakma. Beni sakın bırakma." diyip başını boynuma gömdü ve kollarını etrafıma doladı. Yere iyice oturdum ve onun da kucağıma yayılmasına izin verip saçlarını okşamaya başladım. Eli kolumu tutuyordu ve göğsümün üstünde duran güzel yüzünü izlememe izin verirmiş gibi gözlerini kapatmıştı.
"Her şey geçecek, hepsi geçecek, bunu da atlatacağız." diye fısıldadım saçlarını okşarken. Bunlar onun beni sakinleştirmek için kullandığı kelimelerdi ancak çalmamda bir sakınca olmaz diye düşünüyordum. Derin bir nefes aldı ve kucağıma daha çok yerleşti. Huzurlu olduğuna inandığım nefesler alıyordu ve o bunu yaparken benim nefesim kesiliyordu. Hafif çatılmış kaşları, şekilli yüz hatları, biçimli burnu ve pembeyle ten rengi arasında sıkışmış kalmış güzel dudakları.. Vural yakışıklıydı.
O akşam beni kanepemdeki uykumdan uyandırıp telefonumu kullanmak isteyen adama dikkat etmemiştim çünkü içinde boğulduğum ufak bir okyanusum vardı. Ancak şimdi, kollarımın arasında yatan bu adam, bu güzel erkek, varlığıyla nefesimi kesiyordu. Elini son birkaç haftadır normal haline göre uzamış olan saçlarından çekip, günlerdir yüzünü süsleyen sakallarının arasında gezdirdim ve fısıldadım.
"Vural, çok güzelsin."
Gözlerini açmasını ve bana o garip renkli gözleriyle bakmasını bekledim ancak o sadece gülümsemekle yetindi. Ben de sakallarıyla oynamaya devam ettim.
Belki de saatler geçmişti ve biz hala aynı şekilde oturuyorduk. Kocaman cüssesiyle üstüne yattığı bacaklarım biraz sorun çıkarsa da umrumda değildi, onu izlemekten hoşlanmıştım.
Uyuyup uyumadığından emin olamıyordum ancak sormak da istemiyordum. Konuşursam sanki tüm gece mahvolacaktı. Uslu uslu elimi yüzünde dolaştırmaya devam ederken gözlerini açtı. Şefkatle yüzüme bakıyordu. Elini kaldırıp yanağıma dokundurdu.
"Yatalım mı Melek Yüzlü'm?"
Sesimi çıkarmadan gözlerimi yumarak cevap verdim. Yavaşça doğruldu ve dizlerinin üstünde durdu. Üstünde ince, v yaka siyah bir kazak vardı, eteklerinden tutup çekerek çıkardı. Ardından ayağa kalktı ve benim de kalkmam için ellerini uzattı. İki elini tutup tüm ağırlığımı ona verdim ve ayağa kalktım.
Yatağa girdiğimizde üstümüze yorganı örttü ve kolunu belime sarıp göğsünü sırtıma yasladı. Çenesi omzum ve boynumun arasında duruyordu.
"Günün nasıl geçti?"
Demek ki onun da uykusu yatağa girince kaçmıştı.
"Genel hatlarıyla aynıydı. Eğlenceliydi."
"Hııımmm." diye mırıldandı.
"Senin günün nasıldı?"
"Aynı. Evi taşıdılar. Yeni evlerdeki son detayları hallettik Halim'le birlikte. Sen geldiğinde kıyafetlerimi bavula yerleştiriyordum. Senin kıyafetlerinin hepsi yeni evinde, gardrobunda."
Detaylı açıklamaları hoşuma gidiyordu. Sesini uzun süre kesilmeden duymak heyecan vericiydi.
"Vural?"
"Söyle canımın içerisi." dedi.
Canımın içerisi.
Ne kadar da güzel bir laftı öyle.
"Bu akşam... Moralini bozan şey neydi?"

BUZ (Tamamlandı)Where stories live. Discover now