Bölüm 2 (Güncellendi)

45.4K 1.7K 27
                                    

Uyanmak hem rahatlatıcıydı hem de acı verici. 

Tüm gece uyanıp durmuştum. Gözlerimin altında yine mor halkalar oluşmuştu. 

Her gece rüyalarımda onu yine nefes alırken görüyordum, huzurumu her gece tekrar tekrar görmek tahmin edemeyeceğiniz kadar güzeldi. 

Uyanıp da ellerinizin altında duran nabzını tekrar tekrar hissetmek, insanı delirten bir çukura sürüklüyordu.

 Nabzının atmayı bıraktığı saniye benim için yaşamak, her gün cehennemime bir odun daha atmaya dönüşmüştü. 

 10 yıldır kabussuz geçen tek bir gecem olduğunu hatırlamıyorum. Önceleri bunu çok sorun ediyordum ama sonra aslında çok da önemli olmadığını fark ettim.

O yoksa hayatı dolu dolu yaşamanın zaten bir anlamı yoktu.

Tüm bu anılar ve düşüncelerle yaşamak kolay değil ama bilirsiniz, insan bünyesi her şeye bir şekilde alışıyordu.

Bankadaki işler son derece sıkıcı, çalışma arkadaşım son derece yorucuydular.

 Merak bir yere kadar anlam verebildiğim bir şeydi. Bugüne kadar her yerde beni merak eden yüzlerce insanla karşılaştım. 

Birbirinden farklı dallarda uçuk sayıda ödülüm vardı. İnsanlar bunu nasıl başardığımı merak ediyordu. Ailemden kalan kocaman bir servet, içine doğduğum sosyetik bir hayat vardı ama hiçbir dergi veya gazeteye röportaj vermeyi kabul etmiyordum.

 Gazeteciler can sıkıcı derecede fazla soru sorardı ve ben hayatımı didik didik eden sorulardan nefret ederdim.

İş yerinde beklediğimden kısa bir sürede göz bebeği oldum. Daha başlayalı 3 hafta oldu ve herkes bana bayılıyor. Bunu anlamıyorum. Benim kadar içine kapanık, asosyal birine nasıl sevgi besleyebilirler? Belki müdürlerimi anlayabilirim ama ya diğerleri? 

Bir pazar günü için oldukça sade bir planım vardı. 

Sabah 1 saat spor sonrasındaysa ev temizliği. 

Evi temizlerken garip şekilde kendimi rahat hissederdim. Çamaşır suyunun genzimi yakan kokusu anlam veremesem de bana yaşadığımı hatırlatıyor. Ama içinde bulunduğumuz saniye itibariyle temizlik işi de bitmişti. 

Duş alıp biraz uzanırım derken telefonum çaldı. 

Ben yurt dışında olduğum için fazla görüşemediğim ama yeryüzünde hala nefes alan ve delicesine sevdiğim belki de tek insan, kuzenim Talha telefonun diğer ucundaydı. 

İşin korkunç tarafı, gelişimin üzerinden geçen altı ayda onu bir kez olsun aramamış olmamdı. 

"Özür dilerim, özür dilerim, özür dileriiiiiiim. " diyerek açtım telefonu.

 Güldüğünü hissettim ama çaktırmadı.

 "Demek suçundan haberdardın Sümüklü. Seni affetmemi istiyorsan iki saat sonra, Güvercin'de yemek yiyelim. Orayı biliyor musun yoksa konum bildirimi atayım mı?" 

"Atsan iyi olur aslında. Henüz alışabildiğim söylenemez. "

 "Tamamdır Sümüklü. Beni çok bekletme. " 

Ahh. İşte pazar günüm de dolmuştu. Hatta önümüzdeki günlerin çoğu da dolu olarak işaretlenmişti. Ailemden geri kalanların içinde hala yakın olduklarım, bana İstanbul'un da iyi gelmeyeceğini düşünüyorlardı. Son 10 yılda edindiğim arkadaş sayısı bir elin parmaklarını geçmez ki Almanya'da kalmıştı hepsi.

BUZ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin