Bölüm 29

22.9K 931 30
                                    

Cuma akşamı işten çıkıp Vural'ın evine girdiğimde yorgunluk tüm bedenimi sarmış haldeydi. Salı gününden beri resmi olarak onun evinde kalıyordum, resmi ve gerekli olmayan kısımsa onun yatağında yatıyor oluşumdu. Pardon, onun yatağında yatıyor oluşumuz. Kokteylin yapıldığı gecenin sabahı Vural beni yataktan kazıyıp işe bırakmıştı. Üstümden atamadığım yorgunlukla akşama kadar harıl harıl çalışmış akşam da Talha'larla kendi aramızda kutlamak için dışarı çıkmıştık. Tüm bu gecelerin sonunda kendimi Vural'ın yatağında, onun kollarında buluyordum. Bugüne kadar vücuduma kendini toplaması için fırsat tanımamıştım. Özellikle bugün banka adına yaptığım görüşmeler için yakadan yakada geçerken bedenim iflas bayrağını çekmişti. Geçtiğimin günler boyunca gelişen tek güzel şey BMW'ye kavuşmuş olmamdı. Onu özlemiştim. Eve girdikten hemen sonra giydiğim kalem eteğe aldırmadan üstümdeki paltoyu yere bırakıp yüz üstü koltuğa uzanmış, orada da uyuyakalmıştım.

Gözlerimi açtığımda ellerimi koltukla aramda bırakmış halde birbirine bağladığım için ağrıyorlardı. Hava kararmıştı ancak salonun ışıkları yandığı için ne durumda olduğumu görebiliyordum. Giydiğim etek açıp içe doğru kırdığım bacağım yüzünden neredeyse belime kadar sıyrılmıştı. Ellerimden destek alarak önce ayağa kalktım eteğimi indirdim, ardından yeniden koltukta oturup gözlerimi ovuşturdum. Yatarken ışığı yakmamıştım, şimdi yandığına göre Vural gelmiş ancak beni uyandırmamıştı. Işığı yaktığına göre eteğimin hiçbir yerimi kapatmadığı anlara da şahitlik etmişti. İki elimi son kez yüzümde aşağı yukarı hareket ettirip koltuktan kalktım. Yere bıraktığım paltoma bakındım ancak bıraktığım yerde bulamayınca Vural'ın kaldırdığını anladım. Mutfaktan gelen tıkırtıların onu işaret ettiğine inanarak mutfağa ilerledim ancak gördüğüm kişi Vural değil, büyük bir bardak suyu başına dikmiş Halim oldu. "Halim?" diye sordum şaşkınlıkla. İçtiği suyu ağzından uzaklaştırarak "Selam." dedi ve kaldığı yerden suyu içmeye devam etti. "Ne işin var burda, hangi rüzgar attı seni?" diye merakla sorduğum soruya "Halledilmesi gereken birkaç iş vardı, sana sormalı?" dedi ukala bir sesle. Rengimin mora döndüğünü hissettim. "Evi görmüşsündür ve ben şey..." omzuma dokunan eller cümlemi bitirmeme izin vermedi, hoş aksi halde ne diyeceğimi de bilmiyordum ya. "Ben de başka bir yerde kalmasına izin vermedim." dedi ve kulağıma eğildi. "Beş dakika odaya gelsene." Acaba Halim'in yanında konuşamayacağımız şey neydi? Başımı salladım ve çıkmak için arkamı döndüm. Bana yol vermek için kenara çekildi ve geçmemi bekledi ardından da beni takip etti. Odaya girdiğimizde yavaşça yanıma geldi ve gömleğimin en üstteki düğmesini açtı. "Halim'in geleceğini sana haber vermeyi unuttum, üzgünüm." Diğer düğmeyi açtı. "Ancak seni, mor iç çamaşırın gözüme gözüme girerken uyur halde bulmayı beklememiştim." Ellerim istemsizce eteğimi çekiştirdi. "Ve Halim'in bunu görmesini engellemek..." diğer düğmeyi geçerken öyle bir gülümsedi ki, dünya üzerindeki tüm düğmelerin kopuşunu bedenimin her yerinde hissettim. "Hayatımda verdiğim en hızlı refleksti." Demek Halim görmemişti, bu içimi rahatlatmıştı. "Benim aklıma gelmemişti. Yani uyuyacağımı da düşünmemiştim. Bilseydim şey yapardım, yani odaya çıkardım." Ne diyecektim, üzgünüm mü? Ne yani bir yerde o da suçluydu. Açıklamam her ne kadar küçük bir kız çocuğunun yediği çorbayı halıya döktükten sonra yaptığı açıklamaya benzese de yeterli olduğunu düşünüyordum. Kalan düğmeleri çözmeyi pas geçip kazak gibi başımdan çıkardığı gömlekle giyinme odasına gitti ve çarşamba sabahı evimden aldığı bavuldan bir kazak ve eşofman altı alıp tekrar yanıma geldi. Günlerdir çocukmuşum gibi beni o giydiriyordu ve bundan hoşlanıyordum. Çoğunlukla kendi kıyafetlerini giydiriyordu ve garip ki bundan daha çok hoşlanıyordum. Kime yalan söylüyorum buna bayılıyordum. Hayır bu ona hissettiğim bir şeyler var anlamına gelmiyordu. Yalnızca tişörtleri rahat ve güzeldi. Ayrıca bu biraz özel geliyordu. Yani ne bileyim, evde çıplak ayaklarımla üstümde yalnızca onun tişörtü varken dolaşmak bana yıllardır onunlaymışım gibi hissettiriyordu ve bu da kendimi rahat hissetmemi sağlıyordu. Ancak bu akşam büyük ihtimalle Halim burda diye kendi tişörtlerinden vazgeçip bana kendi kıyafetimi giydirmişti. "Hoşuma gitmediğinden demiyorum ancak kuzenimi öldürmek istemiyorum." dedi gülerek. Bir şey demedim ve işinin bitmesini bekledim. Korkarım yakında nasıl giyinileceğini unutacaktım. Dizlerinin üstünde yere çöktü ve belime sarılarak eteğimin arka tarafta kalan fermuarını indirdi. Yüzü karnıma değerken, nedendir bilinmez, bacaklarım zangır zangır titriyordu. Eteğimi ve giydiğim ten rengi çorabı çıkardıktan sonra, giydirdiği eşofmanı kalçalarıma oturtmadan önce, iç çamaşırımın tenimden ayrıldığı noktaya tüy gibi bir öpücük bıraktı. Ayaklarımın çıplak kalması onu hayli üzüyormuş gibi kısa bir çift çorabı da giymemi sağladı. "Haydi bir şeyler yiyelim, sonra biraz hava alırız olur mu?" İyi fikirdi, yarın çekime gidecektim ve başlarda oyun gibi gelen iş, şimdi gerilmemi yol açıyırdu. Omuzlarımdan iterek beni merdivenlerden indirip mutfağa sürüklediğinde göz ucuyla Halim'in salonda yayılmış televizyon izlediğini gördüm. Yemek için Vural tüm maharetini ortaya dökerken ben basit bir salatayla geri planda kalmayı seçmiştim. Bu gece için aşçımıza yamak olabilirdim. Vural'la birlikte koordine bir şekilde masayı hazırlarken Vural, ne olduğunu bilmediğim ancak hoşuma giden ispanyolca bir şarkı mırıldanıyordu. Vural son olarak çatal kaşıkları yerleştirirken ben de kapıdan başımı uzattım salonda hiç sesi çıkmayan Halim'i mutfağa çağırdım. Yemek yerken vizyona giren son filmlerden, yakınımızdaki kültür merkezinde oynanacak oyunlardan, son çıkan kitap ve albümlerden bahsettik. Üç farklı entellektüel görüşün kavgasının sonucu sinemaya gitmek ve gidilecek filmin seçiminin bayan olarak bana bırakılması oldu. Masayı toplama işini alenen Halim'e bırakıp Vural'la kaçarak odaya çıktık. Vural'ın binbir farklı çekici hareketle giydirdiği eşofmanın altımı çıkarmayı düşünmüyordum ancak Vural'ın ardından giyinme odasına girip kazağımı çıkardım ve onun yerine onun tişörtlerinden birini giydim. Bu hareketim onu gülümsetirken yerdeki bavula uzanıp spor ayakkabılarımı ve eşofmanımın üstünü çıkardım. Yere oturup ayakkabılarımı giydim ve tek tek bağcıklarını bağladım. Ayaklanıp bavuldan çıkardığım eşofman üstünü giyerken o da altına bir eşofman giymiş, elini dolaba yaslamış, büyük ihtimalle üstüne giyecek tişört bakınıyordu. Kolunun altından geçtim ve dolapla onun arasında durdum. Üzerimdeki lacivert tişörtüne uyumlu beyaz ve lacivert tişörtünü çekip ona uzattım. Yüzümü ona dönüp, parmaklarımın ucunda yükseldim hep onun bana yaptığı gibi dudağının hemen kenarını öpüp giyinme odasından çıktım. Aşağı inip girişte bıraktığım çantamın içinden çantamı ve cüzdanımı çıkardım. Tüm dikkatimi telefona vermiş gelen mesajları okurken arkamdan yaklaşan Halim'i fark etmemiştim. "Sigara!" dedi yüksek sesle beni korkutmak için ve devam etti, "Alır mısın?" Yerimden sıçrayıp gerisin geri ona döndüğümde sırıtarak bana paketini uzattığını gördüm. Bir melek gibi masumca gülümseyerek elindeki paketi aldım ve hızlıca mutfağa koştum. Beni belimden kavrayıp geri çektiğinde çok geç kalmıştı, tüm sigaraları lavabonun altında sırılsıklam olmuştu. "Heyy, yakıştı mı ama?" dedi somurtarak. "Evet çok güzel oldu." dedim ben de gülerek. Mutfağın çıkışına yöneldiğimde kapıda ifadesiz bir yüzle bize bakan Vural'ı gördüm. Yanlış bir şey mi var diye düşündüm ama şuan bunu tartışmak istemiyordum. "E haydi çıkalım." diye şakıdım ve çıkmak için Vural'ın yanında sıyrılıp dış kapıya ilerledim. Vural'ın arabasının yanında beklerken önde Halim ardında Vural aheste adımlarla yanıma geldiler. Vural arabanın kilidini açtı ve binmem için arabanın ön yolcu kapısını açık tuttu. Yola çıktığımızda arkada oturan Halim gözlerini telefonundan ayırmamayı tercih etmişti. Ellerimi kucağımda birleştirmiş önüme bazen de yola odaklanmış Vural'a bakıyordum.

BUZ (Tamamlandı)Where stories live. Discover now