Bölüm 55

16.9K 750 30
                                    

Şimdi her şeyden önce, hepinizin Ramazan Bayramını en en en içten dileklerimle kutluyorum. Umarım bu üç güzel günde küsler barışmış, özlenenlerle özlem giderilmiştir. Umarım bu bayram, herkese mutluluk getirmiştir.

Onun dışında biraz kısa bir bölüm oldu. Bunu üzerimdeki yorgunluğa verin lütfen. Ayrıca hiç kontrol etmeden yayımlıyorum, hatalar varsa affola. (Gerçi kontrol edip attığımda da bir sürü hata çıkıyor ama bu başka bir konu :D)

Bu hafta üniversite için hazırlık çalışmalarıma başlıyorum. Lütfen bana şans dileyin, önümde uzun ve zorlu bir maraton var.

Tüm bunların yanında artık söylemeliyim ki Buz için adım adım finale gidiyoruz. Zaten kurgudan fark edenler olmuştur. Hem kendi adıma hem de hikayem adına en iyisinin bu olacağını düşünüyorum.

Bakın burası yine çok uzadı ama, bir türlü kısa kesmeyi öğrenemedim :D

Her neyse baylar bayanlar. Kendinize iyi bakın, haftaya görüşmek üzere.

İyi okumalar.

--------------------------------

Yıldız tozları serpiyor melekler yatağına.

Yastığında deniz, yorganında orman kokusu.

Bir ninni söylüyor sana rüzgar usulca.

Ağaçlar sessiz ve biri dua ediyor senin için uzakta.

-----------------------

Pekala, doğruyu söylemek gerekirse odadaki hava biraz garipti. Heyecan, hoşgörü, gerilim, sinir, komedya... Ne ararsanız vardı. İki üçlük koltuktan birine annem ve babam oturmuşlardı. Babam fırsat buldukça annemi izliyor, ona bakarken gözlerinin içinin gülmesine engel olamıyordu. Buna karşılık annem ne zaman babama bakmak zorunda kalsa yüzü düşüyordu. Hala kendine kızdığını anlamak zor değildi.Aradan geçen birkaç günde hiç konuşmuşlar mıydı bilmiyordum. İkisiyle de her gün konuşuyor olsam da aralarının nasıl olduğunu sormaya bir türlü cesaret edememiştim. Diğer üçlü koltukta Havva teyze, Tahsin abi ve Vural oturuyorlardı.

Vural... Vural oturduğundan beri kesintisiz olarak beni izliyordu. Ben ona baktığımda yüzü gülmeye başlıyor, gözlerimi kaçırdığımda yeniden ona bakana kadar da stabil bir ifadeyle ona bakmamı bekliyordu.

Havva teyze ve eşi de babamlarla sohbet ediyor, keyiflendikçe keyifleniyorlardı.

An itibariyle Üç Silahşörler adını verdiğim grup yani Kaptan, Halim ve Yavuz, kendi aralarında sohbete dalmış, Vural'ı çekiştiriyorlardı.

Ben de Sevil'le oturmuş olan biteni izliyordum. Bu gecenin nasıl biteceğini oldukça merak ediyordum.

Sevil'in kolumu sıkıp ona bakmasını sağlamasıyla gözlerimi Vural'ın gülen gözlerinden çektim ve ona baktım.

"Kalk, mutfağa."

Dediğine hemen uyarak ayaklandım ve peşinden mutfağa girdim.

"Ne oldu be? Niye şey ediyosun kolumu?"

Gözlerini devirdi.

"Kolunu şey etmesem kalkıp kahve yapacağın yok senin şaşkın."

Gözlerim büyüdü. Gerçekten de kahve olayını unutmuştum.

"Nasıl biliyorum malımı ben."

Gülerek mutfak masasının sandalyelerinden birine oturdu.

"Kahve şu dolapta. Şekerin yerini biliyorsun. Cezve de şu çekmecelerin en altında. Haydi bakalım gelin hanım. Görelim marifetlerinizi."

BUZ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin