Bölüm 4 (Güncellendi)

38.9K 1.6K 43
                                    

Çok fazla dua eden, dinini yaşayan, her zorlukta Allah'ına sığınan bir insan değildim ama bu sabah kalktığımda kendimi dua etmekten geri alamadım.

" 'Allah'ım sen kimseye sabah ağlayarak uyanacak kadar acı çektirme.' "

Yanan gözlerime aldırmadan, artık daha çok ağlanamaz diye düşünebilmeme inat, işe geç kalacak olmama ve iş yerindeki herkesin geceyi berbat bir halde geçirdiğimi anlayacak olmasını umursamadan daha ve daha çok ağladım. Oturduğum koltukta, karşımda bana bakan acımasız adama aldırmadan hıçkıra hıçkıra ağladım tıpkı o 18 yaşındaki çaresiz kız gibi. Sonra bir saniye için, yalnızca bir saniye için bir ürperti geçti içimden. Durdum ama sonra yine kendime lanet okuyarak ağlamaya devam ettim.

O olmadan... Nasıl dayanabilmiştim? Nasıl yeni bir hayata adım atabileceğimi düşünmüştüm ki? Unutabileceğimi, hayatıma devam edebileceğimi düşünmüştüm. Buna inanacak kadar aptal mıydım? 

O giderken yaşam bağlarımdan en kıymetlisini alıp gitmişti. Nasıl bu yaşamsal perhizden çıkıp hayata geri dönebileceğimi düşünebilmiştim?

Aptaldım. Gerçek bir aptal. 

Gözyaşlarım, aptallığımın yeniden farkına varışımla birlikte dinmişti. Güçlükle de olsa oturduğum koltuktan kalkıp odadan çıktım ve çatı katını yeniden kilitledim. 

Mahzenim yeniden güvendeydi. 

Odama inip banyoya girdim. Üstümde idaretenmiş gibi duran kıyafetleri çıkarıp kenara bıraktım.

Buz gibi suyun altına girdiğimde, sanki dün gece o odaya giren bedenle aynı değilmiş gibi daha da küçülen bedenim titredi. 

Bu küçük çaplı şoklar, her zaman etkili olurdu.

Duştan sonra her zamanki soğuk, buzdan Mısra'ya dönüşmüştüm.

Jilet gibi kıyafetlerim, tüm gece ağlamaktan balon gibi olmuş ve kızarmış gözlerimi bile kapatabilecek kusursuz bir makyaj, yüksek topuklu ayakkabılarım. 

İş yerinin kapısından girerken gözüme takılan yansımamın gücüne az kalsın ben bile inanıyordum.

 İşimin başına geçmeden önce müdürün odasına uğradım.

 "Geç kaldım. Yıllık iznime yazabilirsiniz veya maaşımdan kesebilirsiniz. İsterseniz işten de atabilirsiniz. Hangisi işinize gelirse. Ben masamdayım. İyi günler." 

Tam kapıdan çıkacakken adamın sesiyle durdum. 

"İyi misiniz Mısra hanım?" 

Kahretsin. Nasıl anlamıştı?

Elim kapının kolunda arkama dönmeden başımı salladım sadece ve masama gittim. Müberra hanım ağzını açmaya tam yelteniyordu ki onu bir el işaretimle durdurdum.

"Sakın. Tek bir soru sormayın. Bana soru sormanızdan ve size cevap vermek zorunda olmaktan nefret ediyorum. Lütfen artık bana bir şeyler sormayın. " 

Ve kafamı dosyalarına gömdüm.

Aradan geçen üç saatte kafamın içindeki düşünce fırtınası son bulmamıştı. Geçmesi gerekiyordu şimdiye kadar ama...

Ama bugün, sanki inat etmiş gibi O'nu bir türlü çıkaramıyordum aklımdan.

Bağırıyordu buzdan şatomun içinde diğer Mısra.

Bu güçlü duruşunu bile ona borçlu değil misin? O gitmeseydi yıkımın ne olduğunu nereden bilecektin ki seni zengin züppesi. O gitmeseydi, insanları böyle korkutacak kadar dik başlı bir kadın olacak mıydın?

BUZ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin