46. Bölüm

10.1K 1.5K 463
                                    

Şirin Berma...

Bugün cumartesiydi ve erkenden kalkıp hazırlanmıştım. Dışarıda yağmur yağıyordu. Kot pantolonumu uzun siyah sweetimi ve diz kapaklarıma gelen şişme siyah montumu giyindim ve odamdan çıktım.

Babamdan bir miktar para aldıktan sonra botlarımı giyip binadan ayrıldım. Karşı binaya girdim ve Nejla ablanın evine çıktım. Kapıyı çaldım ve bir süre bekledim. Bir süre sonra kapıyı uyku sersemi Sefa açtı. Saçları dağılmıştı ve gözleri hâlâ tam açık değildi. "Şirinem." diye mırıldandı.

"Günaydın." diyerek konuştum.

"Sana da günaydın." dedi ve kapıya yaslandı. "Sabah sabah niye geldin?"

"Dün tüm vaktinin bana olduğunu söyledin ya? Gidip kahvaltı yapalım bir yerde." dediğimde aniden yaslandığı kapıdan ayrıldı ve gözlerini açtı.

"Harbiden mi?! Benimle mi?! Kahvaltı mı?! Olur! Gelirim! Yani çok ısrar etmeseydin gelmezdim! Ama seni kırmayayım! Tamam geliyorum!" diyerek konuştu ve daha sonra içeriye girdi. Ben ise sadece arkasından gülümsedim.

Kendisine hediye olarak yemeğe götürmemi istemişti. Bende onunla kahvaltı yapmak istemiştim. 

Bir süre sonra Sefa kapının önüne geldi ve beraber binadan çıktık. "Ee nereye götürüyorsun beni?" diye sordu.

"Bilmiyorum." dediğimde bana bir bakış attı, ama öyle böyle değil. Hemen gözlerimi kaçırdım.

"Tamam ben biliyorum." dedi ve elimi tutup hızla yürümeye başladı.

Sefa Ayves...

Şu an Şirin'in elini tutmuş hızlı hızlı yürüyordum. Aslında bildiğim bir yer yoktu ama Şirinemin elini tutmak ayrı bir güzeldi. "Nereye gidiyoruz?" diye sorduğunda durdum ve elini bıraktım.

"Bende bilmiyorum." dediğimde güldü. "Gül gül."

"Bulalım bir yer o zaman." dedi.

"Yok yok." diyerek konuştum hemen. "Bir simit alalım yeter bana."

'Sen yanımda olduktan sonra.'

Gülümsedi ve kafasını salladı. Daha sonra bir pastahaneye doğru ilerledik ve ikimize de birer simit aldık. "Bir yerde oturalım." dedi.

"Kusura bakma. Burası İstanbul değil. Güzel bir sahil yok. Burası Elazığ." dediğimde güldü.

"Harput kalesine çıkalım o zaman." dedi alayla.

"Hiç edemem." dedim. "Sonra gidelim."

Hızla kültür parka doğru ilerledik ve üzeri kapalı olan banklardan birine oturup simitimizi yemeye başladık. "Biz ne zaman asansörde kalacağız?" diye sordum.

Söylediğim şeye seslice güldü. "Bilmem. Ama çok klişe değil mi?" dedi.

"Zaten öyle diye kalmıyoruz."

Bir süre ikimiz arasında sessizlik oluştu. Daha sonra ben konuştum. "Okulda birinci ayını tamamladın." dedim.

Gülümsedi. "Evet. Bir ay içinde bayağı şey yaşadık." dediğinde gülümsedim ve eline dokunmak için elimi kaldırdım. O ise aniden elini kaldırıp saçını düzeltince elimi mecburen geri indirdim. Ama o elini masaya koymaktansa benim elimin üzerine koydu. "Ve seni tanıdığım için dünyanın en şanslı insanı oldum."

Hazar Dere...

"Yine kavga mı ettiniz?"

"Oğlum ne zaman barışacaksınız?"

LİSE SAKİNLERİ SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin