16.Bölüm | VI

2.2K 174 157
                                    

The Score

Legend

*

"Uyan artık Harry! Senin garip kabuslarını bekleyemeyiz!" dedi Violet yanında gezdirdiği büyülü aynaya son kez bakarken. "Geç kalacağız!" diyip kapısına vurduğunda. "Tamam geliyorum beş dakikaya!" dedi Harry.

"Bunu beş dakika önce zaten söyledin."

"O zaman on dakikaya gelirim." sesinden dilini çıkardığı belli oluyordu. "Harry James Potter, ben seni-"

"Bağırmayın artık!" dedi Remus, mutfaktan. "Harry sen de hazırlanabil, Weasleyler ile gidebilmek için geç kalacaksınız."

"Keşke biz de cisimlenebilsek..." dedi Violet kahvesini yudumlarken. "Böylece saatlerce yürümek zorunda kalmazdım." Remus güldü. "Daha yeni on altı oldun. Cisimlenme Sınavına girer geçersin on yedine kadar." O da kendisine bir kahve almıştı.

İçeri ayakkabısını giymekle uğraşan Harry girdiğinde, "Geldim bak!" diye bağırdı. Violet gözlerini devirdi. "Bir kızım. Saçım var, makyajım var ama yine de hazırlanmam seninkinden kısa sürüyor."

"Sizin kavgalarınızı kaldıramayacağım. Hadi sizi götüreyim." dedi arkasından gelen Sirius. Violet bardağını bırakırken, "Bakanlığın hediye olarak verdiği biletleri arkadaşlarıma verdiğin için minnettarım baba biliyorsun ama ikiniz bizimle gelse-"

"Violet bunu konuşmuştuk." dedi Sirius. "Gelmememiz daha iyi. Henüz iki ay oldu, benim haberimi bilmeyen az sayıda da olsa büyücü ve cadı var. Üstelik mugglelar bile tanıyor beni. Remus'un durumunu da bilenlerin olduğunu varsayarsak bu daha iyi. Arthur'a güveniyorum. Şimdi gitme vakti."

-----

Sirius, Harry ve Violet'i Kovuk'a bıraktıktan sonra gitmişti. Kovuk normalde olduğundan biraz daha kalabalıktı. Bunun sebebini ikisi de anlamıştı; Bill ve Charlie Weasley. Ne yazık ki uzun süre onlarla konuşma fırsatları pek olmadı. Reşit ve sınavlarını vermiş cisimlenebilen büyücüler oldukları için onlar ve Percy Weasley, Dünya Kupası'na cisimlenerek geleceklerdi. Geç kalmamaları için hızlı olmaları gerekiyordu.

Ağustos ayının sıcak günlerindendi. Ya da saatlerce uzun bir yol yürüyecekleri için onlara öyle geliyordu. Fred ve George'a baktı. Weasley Büyücü Şakaları için birkaç fiş hakkında konuşuyorlardı. Bayan Weasley'e yakalanamayacak olmanın verdiği rahatlıkla fısıldamıyorlardı bile. Gerçi evden çıkmadan önce yakalanmışlardı bile. Bayan Weasley altı ay boyunca yaptıkları her şeyi çöpe atmıştı.

"O şekerlerden size tekrar yapmanıza yardım ederim ama lütfen, bakın lütfen ya. Bu sıcakta yapmayın bari." Fred kafasındaki şapkayı çıkarıp onun kafasına taktı. "Güneş geçmiş kafasına, George. En iyisi onu takmayalım." Elleriyle saçlarını düzeltti. "Etmiyorum yardım o zaman."

"Şapkamı alıyorum o zaman." diyip elini uzattığında Fred, eline vurdu. Oflayıp Hermione ve Ginny'nin yanına ilerledi. Stoadshead Tepesi'ne kadar konuşup durdular. Tepeyi çıkarken sessiz kalmışlardı, özellikle Hermione. Tepeyi çıkmayı başardığında eli böğründe, derin derin nefesler alıp veriyordu.

"Daha ne kadar yürüyeceğiz, Bay Weasley? Ayaklarım beni öldürüyor da." dedi Violet. Bay Weasley saatine bakıp duruyordu. "Geldik, bir Anahtar bulmamız gerekiyor. Şanslıyız ki geç kalmamışız." Harry, Bay Weasley'e Anahtar'ın ne olduğunu sorduğunda dinlemeyi bıraktı.

"Mızmızlanmayı kes, Violet. İki yür-"

"Sen sus, Fred." dedi Violet etrafta Anahtar olabilecek nesneler ararken. Henüz birkaç dakika geçmişti ki, sessizlik bir bağırmayla kesildi. "Buradayız, Arthur! Onu bulduk!" Tepenin öbür tarafından gelmişti bu ses.

Violet BlackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin