62.Bölüm*

305 31 44
                                    

Adele

Skyfall

*

Harry'nin, Draco'yu Hastane Kanadı'na tıkması okula saniyeler içinde yayılmıştı. Hem hayaletler bu dedikoduyu yaymayı sevmişti hem de Harry'i, Draco'yu taşırken görenler olmuştu.

Slytherin takımı sabahtan beri Hastane Kanadı'ndan çıkmadığı için Harry çıldıracak gibi hissediyordu. Yanına gitmek istiyordu. Zaten bu konuda cesaretini toplaması zorken bir de yanında seyirciye mi katlanacaktı? Üstüne üstlük Pansy Parkinson onu çiğ çiğ yerdi.

Gece vakti geldiğinde Görünmezlik Pelerini'ni aldı. Madam Pomfrey onun yanından ayrılıp uyumaya gidince ortaya çıkar, henüz Draco uyumadan onunla konuşmayı başarırdı.

İçeri girdiğinde tahmin ettiği gibi Madam Pomfrey, Draco'ya ilaç içiriyordu. Pansy, Blaise ve Theo'nun haritadan bir saat kadar önce buradan ayrıldıklarını görmüştü. Yaklaşık on dakika sonra konuşacak olmalarının heyecanı onu sarmıştı bile.

Madam Pomfrey'nin içeri gitmesiyle üstünden pelerini attı. Hastane Kanadı'nda başka kimse yoktu. "Sen burada ne arıyorsun?" Draco doğrulmaya çalıştı ama hissettiği acıyla yüzünü buruşturdu. Harry ona koşup geri yatırdı. "Ani hareketler etmemelisin. Hala tam iyileşmedin."

"Neden geldin?" diye sordu Draco. Harry bir sandalye çekip yatağın kenarına oturdu. "Seni görmem gerekiyordu." dedi masumca. "Özür dilerim."

Draco yersizmiş gibi elini salladı havada "Gerek yok." dedi. "Hayır, var." diye diretti Harry. "Burada olma sebebin benim. Fakat sana yemin ederim ki, büyüyü bilmiyordum. Aylardır herkese sordum, bilen kimse de yoktu. Bilseydim sana asla böyle bir büyüyü yapmazdım. Okuduğum yerde 'düşmanlar için' olduğu yazıyordu. Sen de düşman olduğumuzu söyledin. Ben... Çok sinirlendim." Gözleri sulanmıştı, biraz parlıyordu. "Ben seninle düşman olmak istemiyorum."

Draco ona elini uzattı. Soğuk davranması saçma olurdu, dün zaten son saniyeleri olduğunu düşünüp bin kez ona, onu sevdiğini söylemişti. Harry eline baktığında ağlayacak gibi oldu. "Elini tutmayı hak etmiyorum. Sana o büyüyü yaptım."

"Ama ben o büyüyü hak ettim, Harry." Uzun zaman sonra onun sesinden soyadı yerine adını duymak Harry'e o kadar iyi gelmişti ki. Onun küçük şokundan faydalanıp hafif uzandı ve elini tuttu. "Yıl boyunca gurur duymadığım şeyler yaptım. Yapmak zorunda kaldım. Yapmaya da devam edeceğim. O büyüyü kesinlikle hak ettim, Harry."

"Bana anlat, lütfen. Ben her zaman senin yanındayım." Draco kafasını iki yana salladı. "Olmamalısın. Onun istediği de bu. Sana yakın olmam sana zarar verecekse uzak olur, kendimi üzerim. Bu konuda bencil olamam."

Harry gülümsedi. "Bencil olmanı istemem suç olur mu?" Draco bunun üzerine güldüğü ama bandajlar yüzünden kısa sürdü. "O kitaptan bugün kurtuldum." dediğinde Harry, Draco tek kaşını kaldırdı. "Hangi kitap?"

"Büyüyü okuduğum. İksir kitabım." Draco kafasında yanan ampülle, "Ondan iksirde iyiydin! Desene iksirlerin prensi değilsin artık. Sıkılmıştım o adamın sürekli seni övmesinden. Herkes sana bakıyordu o konuştukça."

"Çok kıskançsın."

"Sana özel." dedi Draco elini hafifçe sıkarak. Hiç konuşmadan birbirlerinin gözlerini izleyebilecek gibiydiler. Sonra Harry sordu. "Yürüyebilir misin?"

"Bilemiyorum." Harry, Madam Pomfrey'nin iksirleri koyduğu masaya doğru ilerledi. "Bekle bir saniye." Şeffaf bir tanesini bulup Draco'ya uzattı. "Ağrılarını da azaltır."

Violet BlackWhere stories live. Discover now