48.Bölüm | VII

504 60 76
                                    

Dorothy

Wicked Ones

*

"Bilemiyorum, Amber. Cidden değişti. Evet, hala sorumsuz ama büyüdüğü belli oluyor. Ona bir şans verebilirim gibi." dedi Hope koridorlarda yürürken arkadaşına. "İlk randevumuza takımla geldiğinde benimle dalga geçtiğini düşünmüştüm fakat artık bunlar şaka gibi gelmiyor."

"O zaman onunla konuşsana kızım. Neden beklediğini hala anlamış değilim. O ve kardeşi." Sağ elinin bütün parmaklarını birleştirip bir yemeği beğenmiş gibi bir işaret yaptı. Hope kıkırdadı. "Cezanın olduğu günden beri onu doğru dürüst göremedim ama."

"Aramadığın içindir demek isterdim ama o üç belalı yemeğe bile gelmiyor." Amber'in dedikleri üzerine ofladı. "Kızın çok arkasından konuştuk ama cidden sadece arkadaşlarmış. Asla arkasından konuşulanları hak etmiyor, bütün o çocuklar için aldığı risk, en başında bizi o yoğun programında çalıştırması... Daha bir sürü şey. Peki, biz bu seneye kadar onun hakkında ne yaptık: Dedikodu." diye Violet'ten bahsetti Hope. "Onunla konuştuğumuz ilk zamanlarda çok utanıyordum. Şimdi geçti ama aklıma geldikçe..."

"Sakin ol, Hope."Amber, Hope'un sırtını sıvazladı. "Biliyorum, iyi değil ama o alışkın bunlara. İlk geldiğinde bir katilin kızı olduğu sanılıyordu, sonra bütün kızların aşık olduğu çocukla sevgili olan Altın Kız oldu-"

"Ben asla Cedric'e aşık olmadım, beni katma."

"Senin turuncu sevdanı binadaki herkes biliyor zaten. Neyse ne diyordum, sonra sevgilisi öldürüldü ve çoğu kişi bunu kardeşinin yaptığını düşündü. Saçma salak şeyler için halk babasını suçladı durdu, Profesör Lupin'in ondan sorumlu olan bir kurt adam olması da var. Onu o yetiştirdi sonuçta değil mi?"

"Ama Profesör Lupin, en iyi öğretmenimizdi. Babam ve annem onu tanırmış, çok iyi biriymiş." Hope'un dedikleri üzerine, "Annenle mi görüştün?" dedi Amber. İlgisini çeken konu bu olmuştu. "Nasıl?"

"Hala kendisiyle konuşuyor. Duvarlara karanlık işaret çiziyor. Eli kapkara olmuş. Arkadaşı olan yaşlı teyze dışında kimseyle konuşmuyormuş." Kafasını iki yana salladı. "Görüşmedim, en son üç sene görüşmüştük ya. O yetti de arttı bana."

Avlu kapısına geldiklerinde alanda arkadaşlarıyla hararetli bir konuşma içerisinde olan George Weasley'i görmüşlerdi. Amber dirseğiyle Hope'u itti. "Boşver şu an dedikoduyu. Aradığın fırsat ayağına geldi."

"Ama meşgul gözüküyor." Dudaklarını büzdü. "Belki de bu konuşmamamız için bir işarettir."

"Bence tam tersi." Amber aralarında mesafe olduğu için Hope'u itse, Hope sadece duvara toslardı. Bunun yerine elini havada salladı. "Weasley!" Fred ve George dönüp aynı anda baksa da kimin seslendiğini gördüklerinde Fred, Violet ile konuşmaya devam etmişti. Amber, Hope'un kolundan çekiştirerek yanlarına getirdi. "Konuşmanız lazım."

George'un az önce ciddi ciddi konuşan yüz ifadesi kayboldu, yumuşadı. Hope'a sarıldı. "Daha sonra konuşabilir miyiz, çiçeğim? Biraz önemli bir şey planlıyoruz da."

Hope sarılışına karşılık verdiğinde şoka girse de bozuntuya vermedi George. "Ne planlıyorsunuz?" dedi Hope.

"Sürpriz olsun. Birkaç güne öğrenirsin." George göz kırptı.

-----

"Harry, bunu yapmamalısın. Yakalanabilirsin." Hermione, şiddetle arkadaşını uyardı. Uyarmakta haklıydı da. Fred ve George'un sözüne güvenip Umbridge'in odasına girip Sirius ile konuşmayı düşünüyordu, endişelenilmeyecek gibi değildi. "Odasının kapısı mühürlü-"

Violet BlackWhere stories live. Discover now