41.Bölüm | VII

609 55 44
                                    

Nirvana

Smells Like Teen Spirit

*

"Bir yerlerinizde çıban çıktığına inanamıyorum haftaya maç var." Fred ve George, Hermione'nin onları tehdit ettikleri zamandan beri ürettikleri her şeyi kendi üzerlerinde deniyorlardı. Bu sefer denedikleri şey uygunsuz yerlerinde çıban çıkarmıştı. Ne oturabiliyorlardı ne de başka bir şey, az önce quidditch antrenmanından gelmişlerdi ve yaptıkları tek şey Angelina'ya küfretmekti. Violet'in de onlara gülerken gözyaşlarını silmek çünkü o şekerleri yememeleri gerektiğini onlara söylemişti.

"Fred, galiba benimkilerden biri patlamış."

"Senin sadece bir mi? Benim-" Daha çok kahkaha ve ikizlerin acı dolu iniltileri... "George, eminim Foster bu acılı hallerine randevunuzda bayılacaktır."

"Sus, ölüyorum acıdan." Paytak paytak yürüyorlardı.

Bir şekilde oturmayı başardıklarında (kütüphanede daha fazla ses çıkarsalar atılırlardı) Violet onlara ders çalıştırdı. Her haftanın sonunda rutine binmiş bir şekilde ortak aldıkları derslerin özetlerini onlara anlatırdı. Çok fazla anlamazlardı ama Violet'i sinirlendirmemek için (ilk yaptıkların o kadar çok sinirlendirmişlerdi ki Violet, George'u Hope'a şikayet etmiş ve Fred hakkında okuldaki kızların iğreneceği bir dedikodu çıkarmıştı) dinlemek zorunda kalırlardı. "Hayır Fred, kendini Mantikorlara karşı öyle savunamazsın. Ya seni parçalayarak öldürür ya da zehirleyerek."

"Çok havalı bir canlıymış, kendisini nerden bulup alabiliriz?" Kafasına kitapla vurdu. "Yunanistan'da. Bir daha size ders anlatırsam beni-" Blöflerini dinlemeye gerek yoktu. Onlar istemese bile anlatacaktı.

Yanlarına ellerinde büyük bir parşömen kağıdı ile Hermione önderliğinde gelen ekibi gördüklerinde kaşları havaya kalkmıştı. Çok fazla alakasız insanı bir arada görmüşlerdi... Ders anlatmaya başladıklarında da mı böyle olacaktı yani? "Violet! Sonunda bir isim bulduk! Draco'nun yardımıyla." Hermione, Draco'yu öne ittirdi. Sonra herkesin adının yazılı olduğu parşömen parçasını uzattı. En başında kocaman harflerle "DUMBLEDORE'UN ORDUSU" yazıyordu.

"Aslında o sırada blöf yapıyordum-"

"Yalancı!" Hermione'nin itirazına Ron ve Harry göz devirdi. Belli ki bu konuşmayı az önce onlar yaşamışlardı. "İsimdeki 'ordu' kelimesini o buldu. O sırada dalga geçiyor olması beni alakadar etmez."

"Herm sakin olur musun? Kütüphaneden atılacağız." Erkekler oflamaya başladıklarında sert sert onlara baktı. Kızın hevesini kursağında bırakacaklardı. "Gayet güzel ama-" Dördünü gösterdi. "Sizin takılmanız garip değil mi? İlgiyi üzerimize çekmeyelim dedikçe daha çok çekmek için uğraşıyorsunuz."

"Aritmansi dersindeydik ikimizde... Bay Vector bizi beraber oturttu. Kabus olmasını engellemek için parşömeni çıkarmıştım..." Üzüntüyle başını eğdi. "Harry'nin Sihir Tarihi'nde çektiklerini anladım. Ben bile Draco ile oturmaktan sıkıldım." Fred ve George güldü. "Malfoy, bu kadar fazla mı ineksin?"

"Ne ineği sürekli konuşmak istiyor derste. Meğersek susmuyormuş."

"Hayatıma hoşgeldiniz, uyumanıza da izin vermiyor." Harry bir sandalyeye çekip oturdu. "Parşömen büyüleme de bir numara, oyun bile oynatıyor. Sırf ben uyumayayım diye."

"Yapma Potter, benimle oturmaktan gizli gizli eğlendiğini biliyorum." Göz kırptığında gözlerini devirdi fakat inkar etmedi. Bu Draco'nun gözünden kaçmamıştı. Keza Violet'in de.

Violet BlackWhere stories live. Discover now