69.Bölüm*

265 35 64
                                    

Charlie Puth

Losing My Mind

*

"Ben nöbete kalırım. Siz rahat olun." Violet, Hortkuluk'u alıp boynuna taktı. Vücudunda hissettiği ani ürpertiden hoşlanmasa da bozuntuya vermedi. Hermione, Harry ile ilgilendiği için bitik düşmüştü. Harry ise hala yorgundu. Asası olmadığı için yataktan çok çıkası gelmiyordu. Bu yüzden gece olduğunda Hortkuluk'u Violet takmayı istedi. "Bir şey olmaz, değil mi? Hani-" Hermione, Violet'in parmağını işaret etti. "Bir yan etki gibi?"

Violet dudaklarını bükerek sağ eline baktı. "Sanmıyorum. Yani kontrol altına aldım. Yine de iki kat tetikte olurum." Hermione başını sallayıp çadıra geri girecekken son bir istekte bulundu. "Bi' ara Harry'nin ateşine bak. Kor gibi yanıyorsa bir sorun mutlaka vardır ya da çıkacaktır." Violet gülümsedi. "Hadi git yat, ateşine de bakarım merak etme. İyi geceler."

Violet çadıra yakın ağaçlardan birisinin gidip gövdesine oturdu. İçinde oluşan nostaljik hisse engel olamadı. Dolunay vardı ve aklına Remus geldi, onun için ormanda kaldığı geceler şimdi sadece yüze tebessüm konduran anılardı.

Bir ayağını çekti ve kolunu koydu. Yüzünü de kafasına yaslarken asasıyla yeterince okumamış gibi Rita'nın kitabını efsunladı. En çok aklının takıldığı bölümü açtı, okumaya başladı.

"Seyahatimize hazır mıyız, küçük hanım?" Üç dört yaşlarında gözüken küçük kız ellerini çırptı. "En çok ben hazıyım. Gözlükleyimi de aldim." Üstü papatyalar kaplı açık yeşil tişörtüne asılmış siyah güneş gözlüğünü gözüne taktı. "Payis'e gidiyoz." Genç bir adam küçük kızı kucağına aldı. Sesi çok tanıdıktı. "Senin bu sevimliliğini baba da görmeli, onun eserisin resmen..." Bu Remus Lupin'di. Kesinlikle daha genç gözüküyordu. Yüzünde yine yara izleri vardı ama hayatın yorgunluğuyla yüzüne düşmüş kırışıklık ve gölgeler yoktu aksine yüzü mutluluktan parlıyordu.

"Babası! Bak kızına, gözlüğünü de unutmadı." Grimmauld Meydanı'nın mutfağına girdiklerinde karşısında yine fazla genç olan Sirius Black'i gördü. Saçlarında yer yer beyazlar yoktu, simsiyah ve çok gürdü. Dişleriyle gülümseyip küçük kızı Remus'un kucağından aldı. "Benim kızım bir rockstar babası, tıpkı diğer babası gibi olacak. Poz ver hemen." Küçük kız ellerine bakarak iki yapmaya çalıştı ve küçücük dudaklarıyla öpücük atmadan önce, "Yaksıtar!" diye bağırdı. Remus ikisine de gülerken asasını havaya kaldırdı. Bir flaş patlayıp anı ölümsüzleştirdi.

"Siz çok tatlısınız ama... İnsan size baktıkça savaşta olduğumuzu unutuyor." Küçük kız, Sirius'un kucağından indi. Holdeki aynaya gidip yine dudaklarını büzdü. "Yuj vay mı?"

"Senin yujunu yerim ben!" Aynaya baktığında küçük kızın kendisi olduğunu gördü Violet. Yuvarlak gözleri, tıpkı Sirius gibi karmaşık saçları vardı, siyah olmasa da siyahı aratmayacak koyulukta bir kahveydi. Sirius'un elinde siyah bir ruj paketiyle döndüğünü aynada yansımasından gördüğünde yine ellerini çırptı. "Ben süyim."

"Hayır, hayır. Her yerini ruj yapacaksın. Minik bebeğime ben sürerim." Sirius bir dizini yere koydu. Violet ruju sürmesi için garip, komik şekillere girerken gülmemek için kendisini tuttu, tüm odağıyla ruju sürdü. "Harika- Bir saniye. Senin saçların mı beyazladı?"

Küçük Violet anlamazca babasına baktı. Sirius panikle, "Remus!" diye bağırdı. Sesindeki endişeyi duyan Remus, mutfaktan geldi. "Ne oldu?" dedi, o da korkmuş görünüyordu. Violet'e baktığında yüzündeki korku daha da büyüdü. "Hayatım." dedi Remus da yere otururken. "Sen saçlarının rengini mi değiştiriyorsun?" Violet anlamasa da kafasını iki yana salladı.

Violet BlackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin