65.Bölüm*

278 33 112
                                    

Taylor Swift 

mirrorball

*

Düğün günü gelip çatmıştı. Yazın ortası olduğu için hava oldukça sıcaktı. Öğleden sonra, güneş tam tepedeyken Harry, Ron, Fred ve George meyve bahçesinde büyük, beyaz çadırın dışında durmuş davetlilerin gelmesini bekliyorlardı. Harry büyük dozda Çok Özlü İksir almış ve tepelerin ilerisinde oturan bir evdeki turuncu saçlı bir muggle çocuğun kopyası olmuştu. Saçlarından dolayı diğer Weasleyler'e karışacağını ve fark edilmeyeceğini düşünmüşlerdi. Bütün bunları yapmalarının sebebi de kimsenin Harry'nin nerede olduğunu bilmemesinden kaynaklıydı.

"Yorgun savaşçılar için limonata!" dedi Violet neşeyle. Bukleli saçlarını toplamamış, salmıştı ve iki yanında güzelce duruyordu. Hermione'nin getirmiş olduğu birkaç ürünü yüzüne sürmesine izin vermişti ve siyah dar bir elbise giymişti. Ayağında ipleri dizine kadar dolanmış topuklu yine siyah bir ayakkabı vardı v sıcaklamamak için peşine bir pervaneyi büyülemişti. Fred ve George büyülü pervaneyi kendilerine çevirmeye çalıştılar ama pervane onlardan kaçtığında pes ettiler.

"Ben evlendiğimde," diye söze başladı Fred. "Bu saçmalıklarla hiç uğraşmayacağım. Hepiniz ne isterseniz giyin, umurumda bile değil. Bana kalsa sadece yüzük taksa yeter ama kalmıyor, anneme kalıyor. Her şey bitene kadar da annemi bir yere kilitleyeceğim." Tek dikişte içtiği bardağı büyüyle tekrar doldurdu.

"Sadece bu sabah iyiydi, o da Percy yok diye ağlamasından kaynaklıydı. Hope ve ben bir gün evlenirsek ve bunları yaşarsak, kaçırırım kızı." diye katıldı George. "Ağır ol bakalım, kulaksız. Ben senden üç saniye daha büyüğüm, o yüzden önce ben evlenmeliyim." İçeri girmek için gelen Fransız kızlara göz kırptı. "Buyrun, permettez-moi ki size assister vouz edebileyim." (İzin verin, yardım edeyim.)

Violet'in getirdiği tepsiye bardağı bırakıp sarışın Fransızlara yardım etmek için içeri girdiğinde genç kız gözlerini devirdi. "Böyle devam ederse anca rüyasında evlenir." Diğerlerinin de boş bardaklarını alıp eve geri döndü. İçi birden sinir dolmuş, ortamdan ayrılmak istemişti. Fakat ev nasıl olduğunu anlamaksızın şekilde daha kalabalıktı.

"Güzel kızsın ama o tacı taşıyamadın sanki sen." dedi yaşlı bir kadın sesi. Bu kadın hep bahsedilen Muriel Teyze olmalı diye düşündü Violet. Fleur'un başına dikilmiş hiç susmadan şikayet ediyor, konuşuyordu. "Fransızsın diye sanırım, yoksa taç mükemmeldir-" Muriel Teyze, Violet'i görünce sustu.

"Sen o musun? Sirius Black'in kızı?" diye sordu. Fleur'u itip ona doğru yaklaştı. "Gazetede babanın aklanmasını okuduğum günden beri tanışmak için can atıyordum. Bizim haylaz ikizlerle arkadaş olduğunu duydum, neden?" Violet gelen soruyla afalladı. "Ne?"

"Onlarla arkadaş olmak için deli olmalısın, canım. Çünkü onlar da deli." Ellerini birbirine vurdu. "Oysaki güzel ve zeki bir kıza benziyordun- Dur bakalım gir koluma. Bence senin de evlenme yaşın gelmiş." Muriel Teyze, zorla Violet'in koluna girip yürümeye başladığında kapıdan çıkmadan önce Fleur'e, "Tacıma dikkat et." dedi.

Çadıra kadar olan kısa yolda da konuşmayı bırakmadı. Bu zamana kadar kaç kez evlendiğini ve ilk evliliğini detaylıca anlatıyordu. Violet kendisini çadıra girmeden asmak istedi. "Bence bu akşam sana birilerini bulabiliriz. Nerede şu Romanya'dan gelen kardeşleri? Charles mıydı, Charlie mi? Onunla olursun sen-" Violet şokla kolundan ayrıldı. Çadırın dışında gördüğü Ron ile ona koştu. "Ron, bak Muriel Teyzen gelmiş. Neden ona yerini göstermiyorsun?" Ron oflaya puflaya teyzesiyle içeri girerken Violet derince nefesini verdi. Hayatında başka kimse iki dakika içerisinde bu kadar evlilikten bahsetmemişti.

Violet BlackWhere stories live. Discover now