34.Bölüm | VII

901 84 142
                                    

Shawn Mendes

A Little Too Much

*

"Yani Dumbledore size hiçbir şey yazmamanız için yemin ettirdi, doğru mu anladım?" dedi Harry sinirle. Herkesi karşısına oturtmuş, sorgular bir tavırla bütün yaz boyunca biriken sinirini atıyordu. "Siz hepiniz de ona uydunuz? Bu ikisini anladım." dedi Ron ve Hermione'yi işaret ederken. "Hadi sen de abine uydun." diye ekledi, Ginny'e karşı. "Peki siz üçünüz?" İkizler ve Violet'e bakarken kıpkırmızı kesildi. "Sizin uyduğunuz bir kural mı vardı da buna uyasınız geldi?"

"Harry ben-" Violet'i takmadan Draco'ya döndü. "Sen ise bu oda da Dumbledore'u dinleyecek son kişi falansın. Sen bile mi cidden?" Harry geldiği andan itibaren Draco ile doğrudan konuşmadığı için Draco afalladı. Karşılaştıklarında bir süre boş boş birbirlerine bakmışlar ondan sonra Draco tam iki ay önceki gibi sarılacakken Harry elini uzatmıştı. Aslında bu bile onun için bir adımdı ama daha fazlasını önceden elde etmişken şimdi o mesafeyi hissetmek koymuştu. "O adam beni babamdan kurtardı. Bu iyiliğini kabul etmek benim ona bir borcumdu. Bir Malfoy asla borçlu kalmaz, Potter."

"Borcunu ben senin!" Harry azıcık sesini yükselttiğini fark ettiğinde boğazını temizledi ve daha kontrollü konuşmaya çalıştı. "Herneyse... Hepiniz bana beş para etmez mektuplar yazdınız ve doğum günümü doğru düzgün kutlayan tek kişi-" Violet'i gösterdi. "Ablamdı. Diğerleri?"

"Sana hediyenin yanında gönderdiğimiz küçük notta her şeyi açıklamıştım." Sözünü bölememesi için ayağa kalktı. "Ayrıca sana uzun uzun mektuplar yazdım. Tek başıma odamdaydım ve tek konuşmak istediğim kişi sendin. Peki o mektuplara ne yaptılar biliyor musun? Sana onları göndermemin güvenli olmayacağını söylediler ve yaktılar."

"Yaktı desek daha doğru olur." diye arkadaşına arka çıktı Hermione. "Dumbledore cidden bir şey öğrenmeni istemedi. Baykuşların ele geçirebileceğini söyleyip durdu."

"Lütfen-" dedi Harry sinirden gülerek. "Sihir dünyasının en güçlü büyücüsünün baykuşlar dışında bir haberleşme yöntemi bilmediğine inanmamı bekliyorsunuz. Besbelli ortada cahil gibi kalmamı beklemiş."

"Bunu biz de biliyoruz, abi." dedi Ron. "Yine de yapabilecek pek bir şeyimiz yoktu hani anlarsın. Senin de dediğin gibi en güçlü büyücüye kafa tutamazdık."

Harry ofladı. Hala çok sinirli gözüküyordu. Sinirli olmasının sebebini anlayabiliyorlardı ama bu kadar sinirli olması aynı zamanda da gereksiz ve mantıksızdı. "Belki de bana güvenmiyordur..."

"Saçmalama." dedi Hermione. "Elbette Dumbledore sana güveniyor."

"Belki de işe yaramaz olduğumu düşünüyordur..." dedi Hermione'yi duymamış gibi yaparak. Transa girmiş gibiydi. "Oysaki ben... GEÇEN SENE EJDERHALARLA, DENİZHALKI İLE, LABİRENTTEKİ TÜRLÜ TÜRLÜ YARATIKLA HATTA BİR SFENKS İLE MÜCADELE ETTİM AMA İŞE YARAMAZIM ÖYLE Mİ?!" Bağırdığının kendisi de farkında değildi. Karşısında Dumbledore olsa onu oracıkta öldürebilirdi.

"Harry-"

"BEN İŞE YARAMAZ DEĞİLİM. DÖRT YILIMI O OKULDA YAŞANAN KÖTÜ OLAYLAR İLE BAŞ EDEREK GEÇİRDİM. YÜZLERCE RUH EMİCİ İLE YÜZLEŞTİM. TAMAM ONDA YARDIM ALDIM AMA SIRLAR ODASINDA TEK BAŞIMAYDIM, AYNI ŞEKİLDE VOLDEMORT'UN FELSEFE TAŞI'NI ÇALMASINI BEN ENGELLEDİM. KİMSE DEĞİL, BEN."

"Abi bir sakin ol-"

"SİZE YEMİN ETTİRDİ. TOPLANTILARA GİRMENİZİ ENGELLEDİ. ELDE VAR SIFIR. SIFIR."

"HARRY?!" En son Draco'nun bağırması ile ona baktı. Göz göze geldiklerinde daha sakinlemiş olmasına rağmen içi hala kor bir ateş gibi öfkeden kavruluyordu. "Efendim?" dedi az önce bağıran kendisi değişmişçesine.

Violet BlackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin