On Beşinci Bölüm

164K 9.5K 2.3K
                                    

Merhaba,

Bayram nasıl geçiyor?

Keyifli okumalar diliyorum. Önce oy verelim. 💙

💫

Yemeğin ardından masanın toplanmasına her ne kadar izin vermeselerde yardım etmiştim. Elimdeki tabakları tezgahın üzerine bıraktığımda Nagihan teyze, "Gerisini biz hallederiz kuzum," dedi beni nazikçe mutfaktan kovmaya çalışırken. Göz ucuyla Beril'e baktığımda ocağa çay koyuyordu. "Bence Beril çayı hazırlarken ben de bulaşıkları makineye yerleştirebilirim,"

Nagihan teyze reddetmeye hazırlanırken Beril girdi araya. "Evet annecim sen geç otur bahçede. Biz Asu'yla buraları hallederiz,"

"Yavrum misafire iş yaptırılır mıymış hiç?"

"Birkaç parça tabak elime yapışmaz ya Nagihan teyze," dedim gülümseyerek.

"Hadi annecim, hem Asu'yla kaynaşmış olurum ben de böylelikle," dedi Beril tatlı bir yüz ifadesiyle.

Nagihan teyze sonunda ikna olup bahçeye geçtiğinde Beril'in verdiği mutfak önlüğünü boynumdan geçirdim. Belindeki ipleri de bağladım.

"Çalışıyor musun?" dedi sohbet açmak ister bir hâlde.

"Evet. Anasınıfı öğretmeniyim,"

Üzerindeki yemek kalıntılarını bir kez sudan geçirdiği tabakları bana uzatırken duraksadı.

"Ya ne kadar güzel. Benim de bir zamanlar hayalimdi. İşletme okumak nasip oldu ama,"

"Çalışıyor musun peki?"

"Nerde?" dedi iç geçirip. "İşsizlik kervanındayım. Mısra olduktan sonra zaten tüm zamanımı ona ayırmaya başladım. Anlayacağın ev hanımıyım,"

Onun durumunda olan çok insan vardı ne yazık ki.

"Ama mutluyum hâlimden. Resul yani eşim fizyoterapist. Tek maaşla geçiniyoruz. Allah başka dert vermesin,"

"Amin," dedim burukça tebessüm edip.

"Savaş'la nereden arkadaşsınız?" diye sorduğunda ne diyeceğimi bilememiştim. Yaşadığımız olayı daha fazla kimsenin duymasını istemiyordum. Özellikle annemle ilgili kısım yeterince can sıkıcıydı.

"Abla," mutfağa giren Savaş'la derin bir nefes aldım. Beril kardeşine döndürdü bedenini. "Mısra ağlıyor, bir baksan iyi olacak,"

"Ah şu kızın şımarıklığı," diye söylendi Beril. "Asu'ya yardım ediyorum, işim bitsin geleceğim," dediğinde "Ben hallederim kalanını. Zaten az kaldı," dedim. "Sağ ol canım, gitmezsem yaygarayı koparır," ellerini sıvı sabunla yıkayıp önlüğünü çıkardı. Mutfaktan çıkmasıyla Savaş onun yerine geçti. Beril'in kaldığı yerden bulaşıkları devralmasıyla kaşlarım havalandı. Ancak herhangi bir şey söylemeden sudan geçirdiklerini makineye yerleştirmeye devam ettim. Gün geçtikçe beni şaşırtıyordu.

"Sorguya mı çekiyordu seni?"

Başımı kaldırdım. "Hayır, konuşuyorduk,"

"Biraz meraklı biri," dediğinde gülümsedim.

"Öyle ama sıkmadı beni,"

Tüm bulaşıklar bitmişti. Ellerimi yıkayıp sandalyenin sırtında duran havluyla kuruladım. Arkama döneceğim an Savaş'ın iri bedeninin baskısını sırtımda hissettim. Bulaşık önlüğünün belimde bağlı duran ipleri çözüyordu. Sıcak nefesi saçlarıma usul usuk değerken güçlükle yutkundum. Belimdeki ipler iki yana düştüğünde kendime geldim.

155 POLİSİYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin