On Altıncı Bölüm

152K 10K 3.4K
                                    

Selamlar,

Bu hafta bölüm gelmeyecekti ama bitince paylaşayım dedim 🥳🥳

Önce oy verelim. Keyifli okumalar diliyorum.

 Keyifli okumalar diliyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

💫

Kapıyı tamamen açarak, "Hoş geldin," dedim sevecen bir ses tonuyla. Uzun bedeniyle içeriye doğru adım atarak, "Hoş buldum," dedi. Ses tonu bir miktar sertti. Bakışları ise ifadesiz.

Aramızdaki görünmez duvarı o an fark ettim. Dünün kırgınlığı vardı gözlerinde. Umarım bu akşam dünkü yemeği telafi edebilirdim. Çünkü yaptığım şey pek hoş değildi. Zira yaptığım şey benim karakterimle hiç uyuşmuyordu. Kim olursa olsun bekletmek bir de üzerine buluşmayı unutup onu ekmek istemezdim.

Eğilmeden spor ayakkabılarını çıkardığında ona ev terliği verdim ancak numarası küçük olduğundan ayağına tam olmamıştı. İdare edecekti artık.

Doğrulduğumda elindeki karton torbayı uzattı. Onu bekletmeden aldım. Torbanın üzerinde yazan kafe ismine göre dondurma ya da pasta almıştı. "Teşekkürler," dedim başımı kaldırıp yüzüne bakarken. İfadesiz bakışlarına ek kuru bir sesle beni yanıtladı. "Rica ederim,"

Ciddi anlamda ses tonu moralsizdi. Bu benim de modumu düşürdü. Ona hak veriyordum elbette. Dün resmi olarak ilk buluşmamızda onu ekmiştim. Ne şahane ama!

Kapıyı kapatarak salonu işaret ettim. "Şöyle geçeceğiz," deyip elimdeki torbayı kaldırdım. "Sen geç istersen, ben şunu mutfağa bırakayım," başını ağır hareketlerle aşağı yukarı salladı. O yönünü salona dönüp ilerlerken ben de seri adımlarla aldığı dondurma ve kare bir kutuya konulmuş olan pastayı dolaba koydum.

Misafirimi salonda yalnız bırakmamak adına hızlı hareket ediyordum. Televizyonun karşısındaki çift kişilik kanepeye rahatça oturmuştu. Uzun bacaklarını hafifçe iki yana ayırmış, elinin biri parmaklarıyla dizinde ritim tutuyor, diğerindeyse telefonu vardı. Üzerinde toprak tonlarında keten gömlek ve siyah bir kot vardı. Saçları ise muhtemelen kask taktığından hafif dağınıktı.

Salona girmemle bakışlarının hedefi oldum. Çaprazında, hemen pencerenin önünde duran tekli koltuğa oturdum elbiseme dikkat ederek.

Ellerimi kucağımda toparlayarak, "Nasılsın?" diye sordum. Baş başa olunca gerilmiştim bir miktar. Karakolda da baş başaydık ama ev ortamı daha farklıydı.

"Ekilmem dışında iyiyim," demesiyle utanç deryasında boğuldum. Cidden konuya bu kadar bodoslama dalacağını düşünmemiştim.

"Çok utanıyorum gerçekten," dedim boynumdan yayılan kızarıklığın yüzüme akın ettiğini hissederken.

"Beni çok endişelendirdin," dedi düz bir surat ifadesiyle. "Karakolda her gün onlarca olayla karşılaşıyorum ve bunların yarısı cinayet. Senden haber alamadıkça kafamda milyon tane senaryo kurdum. Sadece küçük bir mesajla gelemeyeceğini bildirebilirdin,"

155 POLİSİYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin