Dokuz

4.2K 408 79
                                    

Bölüm şarkısı: Can Bonomo - Yağma yağmur 

.

.

.

.

Okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık sevda da boğulur. 

.

.

Hastanelerden oldum olası nefret etmişimdir. Şimdi bile içinde bulunduğum bu odanın duvarlarının üzerime üzerime geldiğini hissediyordum. Devrim'e birkaç dakikaiönce canımın tatlı bir şeyler istediğini söylediğim için gitmişti. Kantindeki tüm şekerli şeyleri alacağını söylüyordu. Umarım almazdı... Ağrım yüzünden kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Annemi görmüştüm ama abimi hala görememiş olmak garip hissettiriyordu. Hemen yanı başımda duran koltukta Erdem Bey oturuyordu. Onun ismi her geçtiğinde hep ne kadar yakışıklı olduğunu duymuştum ve çok haklı olduklarını şu an anlıyordum. Adam yanımda öylece duruyordu ama etrafında spot ışıkları yanıyormuş gibi parlıyordu. Bir bacağını diğerinin üzerine atmış bileğindeki saat ile oynuyordu. Yanıma geldiğinden beri birkaç kelimeden başka bir şey söylememişti.

"Bir sorun mu var?" Dudaklarımı birbirinden zorlukla ayırabildiğim için sessiz ve sakin bir ses tonu ile konuştum. Erdem Bey benim sesimi duyunca transtan çıkmış gibi bileğindeki saati serbest bıraktı.

"Hayır, hiçbir sorun yok." Duruşunu dikleştirip bana hafifçe gülümsedi. "Sen iyisin değil mi? Doktor bir haftaya kalmaz yürüyeceğini söyledi. Tabi bir aylık bir iyileşme sürecin olacak."

Bakışlarımı bıçağın bıraktığı yaraya doğru indirip derin bir nefes aldım. Kısık çıkan sesim ile konuştum. "Bu çok kötü oldu..." Aklımdan kelimeler geçiyordu ama doğru düzgün yakalayıp cümle kuramıyordum. Her konuşmak için ağzımı açtığımda kurmak istediğim cümleyi tam anlamı ile kuramıyordum. Hissettiğim ağrı bunu engelliyordu.

Odanın kapısının açılma sesi duyulduğunda başımı kapıya doğru çevirdim. Annem birkaç adımda yanıma gelip hızlıca serum olmayan elimi tuttu. "Kartal'ım nasılsın? İyisin değil mi?"

Anneme hafif bir gülümseme gönderip sessizce iyi olduğumu söyledim. Annem yatağımın bir kısmına oturup elimin üzerine birkaç öpücük bıraktığında burnumu çektim. Canım ağrıdığı için hiç ağlamamıştım ama annemin üzgün haline her an ağlayabilirdim.

"Sana dikkat etmeni söylemiştim." Elimi bırakıp bu sefer saçlarımı düzeltmeye başladığında ona bir sürü şey söylemek istedim. Ağrım beni engellediği için bunu yapamıyordum. "Yine her şey benim suçum." Serum olmayan elimi kaldırıp annemin elini saçlarımdan çektim.

"Senin hiçbir suçun yok anne."

Onun elini sıkıca tuttuğumda onun dolan gözleri beni daha da beter bir hale sokuyordu.

Erdem Bey'in hafifçe öksürüşü dikkatimizi ona çekmemizi sağladı. Annem elini elimin arasından çekip Erdem Bey'e baktığında birbirlerini tanımadıklarını düşündüğüm için anneme nasıl bir açıklamada bulunacağımı bilemedim. Çünkü bende Erdem Bey'i doğru düzgün tanımıyordum. Erdem Bey üzerindeki takım elbisenin şıklığı ile ayağa kalkıp bir elini anneme doğru uzattı.

"Erdem Güven."

Annem Erdem Bey'in elini havada bırakmayarak "Deniz Karatay" diyerek kendini tanıttığında ikisinin bakışlarında bir gariplik vardı.

Asla anlamamıştım ne olduğunu.

"Baba!" Devrim'in çocuksu sesini duyduğumda hafifçe gülümsedim. Odaya ilk önce Kenan Bey girdi. Omzunun üzerinden Devrim'e bir sırıtma gönderirken Devrim babasına dik dik bakıyordu. "Sen çok kötü bir adam oldun son zamanlarda." Devrim gözlerini Kenan Bey'den hiç çekmeden konuştuğunda kucağında ki abur cuburlar ile çok tatlı görünüyordu.

LADİN - BXBWhere stories live. Discover now