Yirmi iki

3.9K 369 363
                                    

Bölüm şarkısı: Summer Kennedy - Bad things 

.

.

.

.

İnsan, birini sevmek felaketine uğradı mı

esir gibi bir şey oluyor.

.

.

.

.

Hiçbir zaman kendini kazanan tarafta görmemişti Kaplan. Her zaman bir şeyleri kaybetmeye mecbur hissederdi kendini. Hera'ya olan aşkını da hiçbir zaman kabul etmemiş ve söylememişti. Kendi içinde o sevgi olduğunu düşündüğü hisleri öldürmesinin tek sebebi Hera'yı korumaktı çünkü onu da içinde bulunduğu leş hayatın içine çekmek istemedi. Kendi hayatının içinde hiçbir güzellik göremiyordu Kaplan. Hırçın tavrının en büyük nedeni sürekli kaybetmeye alışmış olmasıydı. O kadar kaybetmeye alışmıştı ki artık kendi canına bile değer vermiyordu.

Sürekli yanlış anlaşılıyordu Kaplan. Her zaman sevdiği insanları korumak için adım atardı ama bunu yaparken öyle yanlış tavırlar sergilerdi ki. Karşı taraf onun kendi iyiliği için olduğunu anlamazdı. Kaplan'ın kendisinden nefret ettiğini düşünürdü ama aslında bakıldığın hiçte öyle değildi. Kaplan'ın net bildiği tek duygu nefretti. Nefret duygusuna alışık bir insandı. Kartal'ı hep korumaya çalışıyordu çünkü Kartal etrafında dönen hiçbir şeyden haberi olmayan biriydi. Kaplan hiçbir zaman ona neler olduğunu tam anlamı ile anlatmazdı. Mehmet ile yaşanılan olayda en çok kızgın olduğu kişi kendisiydi. Mehmet'in nasıl biri olduğunu bildiği halde onu koruyamadığı için kendine kızgındı. Kendi çocukluğu ile Kartal'ın geçirdiği çocukluk çok farklı olmuştu. Kaplan onu çocukluğunda da koruduğunu düşünmüştü ama cinsel kimliğini öğrendiğinde yine kendine kızmıştı. Tüm olumsuz tavırlarının nedeni duygularını nasıl yansıtması gerektiğini bilmediğinden kaynaklanıyordu. Boğazına kadar nefret dolu biriydi Kaplan.

Belki de bu hayatta en çok istediği şey hayatını kendi elleri arasında şekillendirmek olurdu. İçinde bulunduğu bu hayat o kadar hızlı akıp geçiyordu ki. Kaplan hiçbir şeyin farkına varamıyordu. Zaten sürekli yanlış kararlar ve tavırlar içinde bulunan biriydi. Bir de hayat çok hızlı akıp geçince Kaplan yetişemiyordu. Üzerindeki boş vermişliğin sebebi de açıkça ortadaydı. Zaten kontrol edemiyordu, zaten akıp gidiyordu hayat bir şekilde. O zaman koy ver gitsin diyordu artık Kaplan.

Adımları gittikçe mekana yaklaşıyordu. Hemen yanında yürüyen Bulut kaldırımın kenarında tek çizgi halinde yürümeye çalışıyordu. "Sessizsin bugün." Bulut'a doğru konuştuğunda karşıdan gelen herhangi biri onu kendi kendine konuşuyor sanırdı ama o çocukluğu ile konuşuyordu. "Çok heyecan yaptığım için çişim geldi. Onu unutmaya çalışıyorum." Kaplan bu cevabı beklemediği için hafifçe gülümsedi. "İçeride ya ölücez, ya ölücez, biliyorsun değil mi?"

Kaplan ellerini ceplerine yerleştirdi. "Sanmam."

Bulut birkaç adımda Kaplan'ın önüne gelip durduğunda Kaplan'da durmak zorunda kaldı. "Neden bu kadar rahatsın? Yıllardır Deniz'e zarar vermesin diye kaçıp durduğunuz adamın inine gidiyorsun. Sen neyine güveniyorsun düdük tencere?"

"Bir şeyime güvenmiyorum. Sadece merak ediyorum."

"Neyi merak ediyorsun ulan? Ölmeyi bayılmak mı sanıyorsun sen?"

LADİN - BXBWhere stories live. Discover now