Kırk sekiz

3.8K 298 392
                                    

Bölüm şarkısı: Can Ozan - Mutlu olmak zordur derler

.

.

.

.

.

.

.

.

Bir yer var

İyiliğin ve kötülüğün ötesinde

Seninle orada buluşacağız sevgilim

.

.

.

.

.

.

.

.

.

Kartal bileklerinin verdiği acıyı görmezlikten gelmeye çalıştı. Gözleri ve elleri bağlanmış bir sandalyede oturuyordu. Dengesiz aldığı nefeslerini düzene sokmayı deniyordu. Soğukkanlı olmalıydı. Burnunu çekti, kulakları ağrı hissetti. Tüm gücü ile bağırıp durduğu için boğazı şişmişti. Her şeyi bir kenara bırakıp kendine gelmek için öylece durdu. Kısa süre sonra gözlerine bağlanan bez parçası çekildiğinde adının hakkını verir bir şekilde gözlerini hemen karşısında duran kişiye diktik. Öyle sinirli öyle hırçındı ki gözlerini kırpmamıştı bile. Karşısında duran adamı paramparça etme şansı olsa o şansı çok güzel değerlendirirdi. Artun Yalova koltuğuna oturmuş sigarasını içerken edepsiz gözleri ile Kartal’ı süzmeye başladı, Kartal duruşunu dikleştirdi. Nedense korkudan çok öfke hissediyordu. Artun Yalova’nın nasıl biri olduğunu bilmiyordu bile. Bilmesine gerekte yoktu. Onun kim olduğu umurunda bile değildi. Tek düşündüğü şey annesiydi. Annesine herhangi bir zarar geldiğini öğrendiği an onu kimse tutamayacaktı. Aklında olan diğer kişi ise abisiydi. Abisi bir şekilde onları kurtarırdı. Belki de tüm bu duruşu ondan kaynaklıydı. 

“Gözlerindeki bakış bana Kaplan’ın küçüklüğünü hatırlatıyor.”

Artun beyin sesi Kartal’a ulaştığında Kartal dişlerini sıktı. Demek abisini de tanıyordu. Bu adam kimdi cidden? Ailesini nereden tanıyordu? Derin bir nefes alıp verdi. Kaplan Karatay tüm dağları aşar onları kurtarırdı. Bunu biliyordu, abisine hep güvenirdi.  Kartal dişlerini sıkarken karşısındaki adama dik dik bakmayı sürdürdü. Kartal, Kaplan’ın olmak istediği haliydi. Şu an Kaplan olsaydı gözlerini böyle keskin bir şekilde ona dikemezdi. Kaplan böyle güçlü duramazdı.

Artun Yalova koltuğundan kalkıp Kartal’ın yanına doğru ilerledi. Kartal’ın kafasının üzerine elini koymak istediğinde Kartal aniden oturduğu yerden kalktı. Kalkmasının şiddeti ile oturduğu sandalye sarsılmıştı. Sadece ellerini bağlamışlar, ayaklarını bağlamamışlardı. Kartal ona tekme atabilirdi ama etrafındaki adamların hemen onun tepesine bineceğini bildiği için hiçbir şey yapmadı. Sadece kaçtı. Artun’dan kaçıp geriye doğru birkaç adım attı.

“Sen de mi kaçan kovalanır oynamak istiyorsun? Kaplan’da hep kaçardı ama elinde sonunda onu yakalardım.”

“Abim…” diye bildi Kartal bir anda. Bu adam abisinden ne istiyordu! Ardından yutkundu. Boğazları ağrıyordu kurumuş dudaklarını aralayıp lafını değiştirdi. “Kimsin sen?! Ne istiyorsun bizde!”

Artun, Kartal’ın kendisini tanımıyor oluşuna şaşırmamıştı aslında. Yıllardır Kartal’ı kendisinden kaçırıp durmuşlardı. Kimden kaçtıklarından hiç bahsetmemiş olmalılardı.  Artun, Kartal’ın masumiyetine gülümsedi. Onun Kaplan’dan farklı olduğunu görebiliyordu. Duruşu dikti, bakışları keskindi. Artun’un karşısında titremiyor, savaşmaya hazır bekliyordu. Onun yerine Kaplan olsaydı hırçın tavrını sürdürmeye çalışır, bir süre sonra yine titremeye başlardı. Çünkü o biliyordu. Aysar bardaki tüm kötülüklere şahit olmuştu. Onların sınırları olmadığını görmüştü, yaşamıştı. Bu yüzden korkardı. Korkusuzca dik duran omuzları çökerdi, bal rengindeki gözleri titrer, darmadağınık olurdu. Yine de güçlü durduğunu düşünürdü Kaplan. En son bu bara geldiğinde yaşananlardan sonra bu bara tekrar gelebilmesi için konunun Kartal olması yeterliydi.

LADİN - BXBWhere stories live. Discover now