Kırk yedi

3.7K 299 339
                                    

Bölüm şarkısı: Shawn Mendes - Wonder
.

.

.

.

.

.

.

.

.
Nasıl olurda insanı mesut eden şey aynı zamanda felaketinin de kaynağı olur?
.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

Tanrı gibi yaşamıştı. Dünya ona aitmiş gibi eğitilmişti. Nefes aldığı her an hüküm gücünü ellerinde hissetmişti. Tüm bunlara sahip olmasına rağmen sadece bir kişiye karşı tüm gücünü kaybediyormuş gibi hissediyordu. Tanrı değilmiş, ona ihtiyaç duyan bir kulmuş. Dünya ona ait değilmiş, dünyası o olmuş. Aldığı tüm nefes kendisi için değil onun içinmiş. Çınar kollarının arasında ki Kaplan’ı sıkıca tutup onunla beraber ayağa kalkarken ifadesi değişmişti. Soğuk bir ormanı yansıtan yüzü aydınlanmıştı. İçindeki tüm ölü hisler canlanmıştı. Kaplan’ı kendisinden ayırmadan onuna beraber yürümeye başladı. Diğerlerinin yanına ulaştığında bile Kaplan’ı bırakmadı.

“Gidelim buradan” diye sert bir tonda konuştuğunda diğerlerinin bu emri sorgulayacak hali olmadığı için arabaya geri geçtiler. Çınar yeşil gözlerini sarışın arkadaşının mavi gözleri ile buluşturup ona güven verircesine bir bakış attı. Devrim arabaya geçmeden önce arkalarında alevler içinde kalan hastaneye bakmaktan kendini alamadı. Çınar’ın bu işin içinde olmadığını umuyordu ama ta derinden biliyordu ki bu işin sebebi kesinlikle Çınar’dı.

Arabaya sığmaları zor olmuştu. Hastaneden birkaç sokak uzaklaştıktan sonra Devrim arabayı sağa çekti. Gergin olduğu için arabayı kullanmaktan zorlanmaya başlamıştı. Kimsenin olmadığına emin olduğu bir yere arabayı park etti. Issız bir sokakta teker teker arabadan indiler. Atakan endişeli gözler ile Çınar’a doğru ilerledi. “İyi misin kardeşim?”

Çınar üzerinde kırışmış takım elbisesinin gömleğini düzeltirken gömleğinin üstten birkaç düğmesini açtı. Atakan’a bakarak başını evet anlamında salladı. Atakan ne kadar iyi olmadığını anlamış olsa da sessiz kalıp arabaya yaslandı. Saat gece yarısını çoktan geçmiş güneş doğmaya yaklaşmıştı. Havanın en soğuk olduğu saatler olduğu için hepsinin nefesi buharlaşıyordu.

Devrim iki büklüm olmuş bir halde ellerini dirseklerinin üzerine yerleştirdi. Öylece dururken Çınar’a doğru konuştu. “Hastanenin patlatılacağı planlı olduğu için mi etrafta senden başka kimse yoktu?” Biliyordu. Sebebinin Çınar olduğunu biliyordu ama yine de olmaması için umut ediyordu. Murat Ladin’in hayatını kaybetmesi başlı başına bir olayken üzerine kaldığı hastanenin patlatılması çok büyük haberlere yol açacaktı. Çınar bunu bile isteğe yapmıştı.

Hemen alt sokaktan itfaiyenin geçtiğini belli eden siren sesi duyulduğunda Can arabaya yaslanmış gözlerini Çınar’a dikmişti. Çınar, Devrim’in bu sorusuna karşılık sadece omuz silkti. Ne diye bilirdi ki? Çınar diğer tarafında duran Kaplan’a döndüğünde onun Devrim ile bakıştığını fark etti. İkilinin arasında geçen bakışma birçok anlamı içinde bulundursa da ikisi de herhangi bir adım atmamıştı. Devrim’in çalan telefonu ortamdaki sessizliği böldü. Devrim cebinden telefonunu çıkarıp hızla aramayı cevapladı. Arayan kişi Kenan Yakar’dı. Devrim telefonu kulağına götürüp diğerlerinin yanından uzaklaşırken Çınar bir sorun olduğunu fark etmişti. Ortada herhangi bir sorun varsa birbirleri ile konuşmalarına çok gerek kalmıyordu. Bir şekilde anlıyorlardı.

LADİN - BXBTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon