Otuz beş

3.9K 323 291
                                    

Bölüm şarkısı:  Pera - Biri vardı

.

.

.

.

.

.

Sen yüreğim,

ne kadar da dayanıklıymışsın!

.

.

.

.

.

.

Yavaş yavaş uzar, zamanla bodurlaşır ve en sonunda yanlarına doğru genişler bir çınar ağacı. Çok yüksek, çok büyük olduğu için onu tanımlarken insanlar ulu kelimesini kullanır. İyi bir yapıya sahip olması için sulak yerlerde yaşamayı seçerler. Nerede yetişirlerse yetişsinler her zaman görünüşleri ile insanların kendilerine saygı duymasını sağlarlar. İnsanlar onlara bakarak aklına birçok şey getirse de en çok ona baba olmayı yakıştırırlar. Ne zaman bir çınar ağacına denk gelse uzun uzun bakardı Çınar Ladin. Hiçbir zamanda bir çınar ağacının altını boş görmezdi. İnsanlar nedense hep onun gölgesinde buluşuyorlardı. Şimdi de durup baktığı ağaç ile ne alıp vermediğini sorgulardı.

Ona ismini annesi vermişti. Çınar, annesinin bu konu üzerinde çok düşünmediğini biliyordu. Annesi için karar verme süresi o kadar kısaydı ki. Meral Ladin her şeye çok hızlı ve keskin karar verirdi ve kararından çok kolayda dönebilen biri de değildi. Çınar karşı yolda denize doğru bakan ağaca öylece bakmayı sürdürdü. Üzerinde beyaz bir tişört, altında kot pantolon ve elinde ki spor çantası ile sade görünüyordu. Ne kadar sadece bir halde olsa da soy ismi ona sadelikten çok uzak bir hale getiriyordu.

"Murat bey bende ilk başta sizin gibi düşünmüştüm. Yaşı çok küçük bu yüzden canının acıyıp acımadığını anlamadığını düşünmüştüm ama yanılıyoruz. Çınar... Duygu körlüğü yaşıyor olabilir." Murat bey üzerindeki takım elbisenin verdiği ciddiyet ile karşısındaki öğretmen kadına bakıyordu. Burada olmasının tek sebebi telefonu farkında olmadan hoparlöre alarak masadaki iş adamlarının da olayları duymuş olmasıydı. Murat bey sıkıldığını belli eden bir tavırla derin bir nefes alıp verdiğinde Kübra öğretmenin bakışları keskinleşti.

Tamam şu an içinde bulundukları okulun sahiplerinden biri olabilirdi ama burada konu kendi çocuğuydu! Çınar'ın kapının arkasında durup onları dinlediğini biliyordu. Kübra öğretmen Murat beyin dikkatini tekrar kazanmak için yaşananları anlatmaya başladı. Murat bey yaşının verdiği o genç olgunluk ile Kübra öğretmene bakarken eli yavaşça sol kulağına doğru gitti.

"Bugün diğerleri ile oyun oynarken, ki onun ilk defa bu kadar hevesli gördüm, topa vurmak için atıldıktan sonra yere düştü. Kafasının yere vurdu, kafası kanamaya başladı. Çınar kafasını vurduğunun, kafasının kanadığının farkında varmadan oynamaya devam etti. Bu ilk değil Murat bey. Geçen gün çocukların biri ile oyun oynarken bir anda Çınar'ın çocuğun ağlamasına rağmen oyun oynadıklarını sanarak çocuğun kolunu sıkmaya devam etti. Biz gelip ayırmasaydık çok kötü şeyler olabilirdi. Hem kendi can acısını hem de başkasının can acısını anlamıyor."

Murat bey elini kulağından çekip ellerini önünde birleştirdi. "Bu onun için iyi bir şey. Büyüdüğü zaman değişir."

"Murat bey, Çınar yedi yaşında ve-"

"Evet, Çınar yedi yaşında Kübra hanım. Hala bir şeyleri anlamak için daha küçük yaşta. Hem tekrar söylüyorum, bunu tekrar etmemin nedeni iyice anlamanız. Çınar'ın bir şeyler hissetmeyerek büyümesi onun için iyi bir seçenek. Bırakın böyle kalsın. Kübra öğretmen şaşkınlık ile karşısındaki adama bakmaya başladığında sinirlenmesine çok az kalmıştı.

LADİN - BXBWhere stories live. Discover now