Bölüm 211: Bu kalp ile bu duygulara güneş ve ay şahittir

105 26 26
                                    

Nangong Jingnu krallığı yöneten prens Nangong Da'nın yanına geldi ve o zaman öğrendi ki Nangong Lie'nin cesedi saraya taşınmamıştı.

Nangong Jingnu: "Wu-ge, liu-ge...?"

Nangong Da iç geçirdi, ardından sesinde buruk bir acıyla, "Çeşitli sebeplerden... Hadi gidelim, kendi gözlerinle görünce anlayacaksın," dedi.

Nangong Jingnu kalbinde kuşku duyarak Nangong Da ile aynı at arabasına binip Nangong Lie'nin hususi konağına gitti. Konakta asılı hiç siyah tül yoktu ve hizmetkarlardan oluşan bir kalabalık korkudan tir tir titreyerek avluda diz çökmüştü. Tüm konak öylesine sessizdi ki ürpertici bir havası vardı.

İki kardeş patikadan geçti. Duyulabilen tek ses Nangong Da'nın koltuk değneklerinin zeminin yüzeyine çarpma sesiydi.

Yatak odasının dışında, iç bahçede hâlâ meşaleler ve boş şarap küpleri duruyordu. Hususi konağın kâhyası ikisinin önünde yere kapandı, başını şiddetli bir biçimde yere vurdu, ardından gözyaşları ve sümükle kaplanmış kendi yüzüne tokat attı. Yalnızca birkaç tokadın ardından ağzının kenarından taze kan sızdı.

Nangong Jingnu böylesine bir sahneyi izlemekte zorlanıyordu. İyice çatılmış kaşlarıyla, "Neden hâlâ yolu göstermiyorsun? Ne için ağlıyorsun burada?" dedi.

Kâhya: "İki efendi, benim Ekselanslarım birisi tarafından öldürüldü, iki efendi lütfen Ekselanslarım için adaleti sağlasın!"

Kâhya bir tek, doğuştan gelen engelinden ötürü koltuk değneğiyle yürümek zorunda olan Beşinci Prens'i duymuştu, fakat aslında Nangong Jingnu'yu tanımamıştı. Lakin bu gözü yaşlı şikayeti sırasında kendini potansiyel suçlamalardan aklamıştı.

Nangong Jingnu: "Yolu göster o halde."

Kâhya: "Anlaşıldı, iki efendi şu tarafa gelsin lütfen."

Nangong Lie'nin üzeri çoktan giydirilmişti. Yatakta sessizlik içinde yatıyordu, sadece uyuyor gibiydi. Kenarda, elleri arkasından bağlanmış ve üzerinde yalnızca ona uymayan iç giysiler olan biri duruyordu. O kişinin saçları serbest haldeydi ve ağzı tıkalıydı. Nangong Jingnu ona kısaca bir bakış attıktan sonra gözlerini oradan ayırdı.

İki kardeş, Nangong Lie'nin yatağına doğru yürüdü. Nangong Jingnu Nangong Lie'ye baktı. Nangong Lie her zamanki o agresif ve hükmedici tavırları yokken de hâlâ Nangong imparatorluk ailesindeki dış görünüş açısından en göze çarpan kişiydi. Sadece, artık nefes alıp vermeyi bırakmıştı.

Nangong Jingnu liu-ge'sının sadece uyuyor olduğunu hissetmekten kendini alamıyordu. Belki de önceden Cariye Liang'ın gözetimi altında bu kraliyet ağabeyiyle bir arada yaşadığından, Nangong Jingnu önceki iki seferden farklı olarak kalbinde ufacık bir korku bile duymuyordu.

Elini uzatıp Nangong Lie'nin nefesini kontrol ettikten sonra, "Liu-ge," diye seslendi. Gözyaşları akmaya başladı.

Kalbi, Qi Yan'ın yanındayken incinmişti. Tüm yol boyunca içten içe üzgünlük taşıyordu ve şimdi eline nihayet bunu dışarı vurma şansı geçmişti.

Nangong Da Nangong Jingnu'nun omzuna hafifçe vurdu. O da sessizliğe büründü.

Her ne kadar acayip ve mantıksız biri olsa da Nangong Lie'nin, kendisine hâlâ saygılı denebilecek bir şekilde davrandığını hatırlıyordu. Ayrıyeten, bu erkek kardeşinin taht konusunda hiç şansı olmadığı için Nangong Da onu daha önce hiç rakibi olarak görmemişti. Artık hayatını kaybetmesiyle, içten bir hüzün kalbine yayıldı.

Kâhya o ikisinin önünde diz çöktü, "İki efendi, lütfen Ekselanslarım için adaleti sağlayın. Ekselanslarımı öldüren şu kişiydi."

Bunu derken bir köşede duran Liu YuAn'ı işaret etti.

Clear and Muddy Loss of Love [GL] - II. KısımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin