Bölüm 230: En hünerli aşçı bile pirinç yoksa yemek yapamaz

78 23 14
                                    

Chengqi birinci yıl, yedinci ay. Nangong Jingnu'nun tahta çıkışının üzerinden üç ay geçmişti. Meclisteki durum nihayet düzene girmiş fakat beklenmedik bir tehlike baş göstermişti.

İmparatorluk meclisi diye bir şeyin kurulduğu ilk zamandan beri halktan insanlar çeşitli sınıflara ve mertebelere ayrılırdı. Meclisin gruplandırmasına göre "bilgin, çiftçi, zanaatkâr ve tüccar" şeklindeydi. "Çiftçi" statüsü "bilgin"den hemen sonra geliyor, bu da onun önemini gösteriyordu.

Meclisin ve yerel makamların faaliyet gösterebilmek için çiftçilerden vergi toplaması gerekirdi. Bu zincirde bir sorun meydana geldiğinde krallığın kaosa sürüklenmesi yakın demek olurdu...

Nangong Jingnu üç aylık zaman diliminde gece gündüz demeden uğraş vermiş, bir an olsun kaytarmaya cüret etmemişti. Gerçek yeteneklerini kullanarak çetin yazınsal yetkilileri ikna etmişti, ayrıca çeşitli yöntemlerle askeri görevlileri de hizaya getirmişti. Nihayet rahat bir nefes alabileceğini sanmıştı fakat gökler, insanların dileklerine ayak uydurmazdı.

Yedinci ayın belli bir gününde, kuzey yakasında tahılların olgunlaşmaya, güney yakasının ise ekinleri biçmeye başladığı büyük bir mevsimin tam ortasında, bir doğal felaket Wei Krallığı'nın güneyini de kuzeyini de içine çekiverdi.

Kuzey tarafta devasa ölçekli bir kuraklık vardı. Kuraklığın mahsullere verdiği zarar, başkentin eteklerindeki on dört vilayeti kasıp kavurdu, yüklü miktarda olgunlaşmış tahılın çöpe gitmesine yol açtı.

Güney tarafını sel basmıştı. Sel suları yedi vilayet boyunca yayılmıştı ve içlerinden beşi tahıl üretiminin merkezi, Wei Krallığı'nın ambarıydı. Meclisin para kesesiydi.

Her ne kadar Nangong Jingnu tahta çıkışının ardından bir lütufta bulunarak halkı vergiden muaf tutmuş olsa da, kuzey yakası son birkaç senedir huzur yüzü görmediği için kuzeyde yaşayan ve bu felaketten etkilenen insanların evlerinde fazla yedek tahıl yoktu. Çiftçi ailelerin büyük çoğunluğu sadece ailelerini birkaç ay doyuracak kadar yedek tahıla sahipti, akabinde uzun kış mevsimiyle yüzleşmek zorunda kalacaklardı. Güney oraya kıyasla refah sayılsa da, sel baskını sayısız tarlayı ve tahıl ambarını alıp götürmüştü. On binlerce halktan insan yerinden edilmişti. Artık bir evleri yoktu; nasıl yiyecek tahılları olabilirdi ki?

Güneyden ve kuzeyden gelen haberciler kırmızı mühürlü raporlarla beraber hızlı atların üzerinde başkente giriş yaptı. Nangong Jingnu raporları okuduktan sonra neye uğradığını şaşırmıştı. İçinde çeşitli vilayet makamlarındaki tahmin edilen toplam kayıp yazılıydı ve bu sayıyı görmek tedirginlik vericiydi.

Nangong Jingnu bir görüşme yapma amacıyla gece geç vakitte katipler birliğinden, Maliye Bakanlığından, Ceza Bakanlığından, Çalışma Bakanlığından ve Tarım Bakanlığından yetkilileri saraya çağırdı.

Nangong Jingnu: "Güney ve kuzeyde, yakın zamanda yaşanan doğal felaketten etkilenen en az üç yüz bin vatandaş var. Çalışma Bakanı'nı ivedilikle bir grup insanı güneydeki afetten etkilenen yedi vilayete yönlendirmesi, yerel makamları ve garnizon birliklerini sele karşı önlem amaçlı barajları güçlendirmek üzere sevk etmesi, o yedi vilayetteki hasar gören tesisatı onarması ve felaketten etkilenen insanlar evlerini tamir etsin diye para desteği sağlaması için görevlendirmeye karar verdim. Denetimi sağlamak için Ceza Bakanlığından görevliler ve denetmenler de beraberlerinde gidecek. Baş Katip Maliye Bakanlığı yetkililerine önderlik edecek ve Tarım Bakanı kuzeydeki afetten etkilenen vilayetlere giden tahılları koruyacak. Tarım Bakanı arazi incelemesinden sorumlu; ekinlerin kurtarılıp kurtarılamayacağına bakacak. Baş Katip gözetim ve denetimden sorumlu; afetten etkilenmiş her bir çiftçi ailenin kışı atlatmaya yetecek kadar tahılı olduğundan emin olacak! Maliye Bakanı, derhal yaverlerini toplayıp benim için bu iki afet yardım bütçesini hesapla. Tahmini rakamları yarın gün doğmadan görmek istiyorum." Bunu dediği sırada, kuzey ve güneyden iletilen raporları Maliye Bakanı'na uzattı.

Clear and Muddy Loss of Love [GL] - II. KısımWhere stories live. Discover now