Bölüm 275: Yumuşak ve nazik bir sesle kalpten gelen sözler etmek

87 14 15
                                    

Nangong Jingnu'nun gözleri Qi Yan'ın boynundaki kendisinin bıraktığı bariz morluğa kaydı. Isırık izleri sonradan yeşil renk almıştı, emdiği orta kısım ise mor renkteydi. Göze çarpan mor rengi hafif mavi bir renk çevreliyor, oldukça eşsiz bir iz meydana getiriyordu.

Bunu seyrederken Nangong Jingnu'nun kalbi yumuşamaya başladı. Dün gece... Aslında o kadar da iyi bir iş çıkarmamıştı. Agula'ya verdiği şeyin... zevkten çok acı olduğunu görebiliyordu.

Ama Agula daha önce hiç olmadığı kadar itaatkarlaşmış, ondan gelene razı olmuştu. Çok canını yaksa bile sadece ona sımsıkı sarılmış ve daha önce hiç kullanmadığı bir ses tonunda tekrar tekrar "Jingnu" demişti.

Düşününce Qi Yan'ın dün geceki hareketleri apaçık kalbindeki dehşet ve huzursuzluk hissinden kaynaklıydı... Onu yitirmekten çok korkmuştu.

Meğer "yitirme korkusu" yaşayan tek kişi Nangong Jingnu değildi.

Nangong Jingnu ilgiyle Qi Yan'a bakarken gözlerinde ekstra yumuşak bir ifade vardı. Sessizce onu seyrediyordu.

Aslında Qi Yan'da kabile yerlilerinin bazı fiziksel özellikleri vardı, örneğin uzun ve ince vücut yapısı. Erkekler için sıradan bir şeyken kadınlar için farklı ve özel bir şeydi.

Ayrıca çok düzgün bir kemik yapısı vardı, kendine nasıl bir şekil verirse versin dimdik duruşu görülebilirdi. Nangong Jingnu aslında bunun Qi Yan'ın çok fazla kitap okumasından ve her saniye kendine kısıtlamalar koymasından kaynaklı olduğunu düşünmüştü.

Ama şimdi bakınca... Ona güney Wei Krallığı insanlarından biraz daha güçlü ve zinde bir görünüm verenin kabile yerlisi olarak damarlarında akan kan olduğunu fark etmişti. Aynısını biraz Yuxiao'da da görüyordu.

Ufaklığın yaşı henüz küçüktü ve büyüyüp gerçek görünüşüne kavuşmamıştı, ama şimdiden kaşlarında ve gözlerinde Qi Yan'ın gölgesi görülüyordu. Belki de Qi Yan ile Xiao-Die'nin gözlerinin birbirine çok benzemesinden dolayıydı. Bugün beraber at sürerlerken... Nangong Jingnu Yuxiao'nun vücudunun duruşuna dikkat kesilmişti. Yaşıtı olan diğer çocuklara kıyasla at sırtındayken sırtı dimdik duruyordu ve doğuştan gelen bir zarafet taşıyordu. Bu özellik resmen Qi Yan'ınki ile aynı hamurdan yoğrulmuştu.

Nangong Jingnu Yuxiao'yu seviyordu ve bu sırf onca yıldır bu çocuğa sırt çevirmesini telafi etme çabasından kaynaklı değildi. Yuxiao'nun doğuştan gelen nitelikleri de etkilemişti onu. Kıvrak zekası, akıllılığı, kabiliyetleri ve aileye vefası...

Ve bu da asıl noktaya götürüyordu: Nangong Jingnu Yuxiao'da her daim Qi Yan'ın küçük bir kopyasını görüyordu.

Qi Yan'ın kadın olduğunu öğrendiğinden beri bu özellik daha da kıymetli bir hal almıştı. Nangong Jingnu onu asla bırakmayacaktı. Büyük bir tabuya karşı geliyor bile olsa, son nefesine kadar Qi Yan'la beraber olmak zorundaydı. İki kadının kaderinde çocuk sahibi olmak söz konusu olamazdı. Yuxiao... hem Qi Yan'ın hem de kendi yaşamının devamı olacaktı. Bu çok garip bir histi: hafif bir gönül rahatlığı ve kutlama havası taşıyan bir tür yoksunluk hissi.

Nangong Jingnu'nun bakışlarındaki değişimi Qi Yan da fark etti. Kalbi sevinçle doldu, çünkü Nangong Jingnu en son ona öyle bakalı çok uzun zaman olmuştu.

Qi Yan: "Majesteleri...?"

Nangong Jingnu düşüncelerinden sıyrıldı, fakat gözlerindeki nezaket azıcık bile eksilmedi. Qi Yan'ın gözlerine baktı. Onun gözlerinde de kendi taşıdığı duyguyu görünce, "Ben... bundan sonra sana ne diye hitap edeyim?" diye sormaktan kendini alamadı.

Qi Yan mı, yoksa Agula mı?

Qi Yan bir an ciddiyetle düşündükten sonra, "Majesteleri bu kula nasıl hitap etmek istiyorsa öyle etsin," dedi, "Bu kul hâlâ aynı kişi, bu daha önce hiç değişmedi."

Clear and Muddy Loss of Love [GL] - II. KısımWhere stories live. Discover now