Bölüm 245: Olaydan sonra kozları paylaşmak; Boren'in ölümü

107 20 12
                                    

Ç/N: Boren'in ölümü derken "Boren'i ben öldürmedim ama yine de sebebi bendim!" şeklindeki, birinin ölümüne yönelik suçluluk duygusunu anlatan meşhur bir alıntıya gönderme yapılmış.

Xiao-mei'sinin ne halde olduğunu gören Nangong Shunu, öngördüğü şeyin sonuç olarak gerçekleştiğini anladı.

Nangong Shunu son birkaç gündür etraflıca düşünmüş, ardından bir tahmine varmıştı: Qi Yan, xiao-mei'ye itirafta bulunacaktı. Eğer durum bu olmasaydı ona şehir kapıları açıldığı gibi Xiao-Die'yi buradan götürmesini emretmezdi. Qi Yan ve Xiao-Die'nin kardeş olduğunu öğrendiğinden beri Qi Yan'a karşı beslediği son düşmanlık duygusu da yok olmuştu. Artık düşmanlığın yerini saygı ve sempati duygusu almıştı.

Nangong Shunu iyice kafa yormuştu fakat yine de Qi Yan'ın hamlesinin o kadar da akıllıca olmadığını düşünüyordu. Qi Yan'ı itirafta bulunmaktan vazgeçirme niyetindeydi, lakin Qi Yan onunla görüşmeyi reddetmişti.

Nangong Shunu böyle yapmanın xiao-mei'sine az ya da çok haksızlık niteliğinde olacağını bilse de, çok iyi bildiği bir ilke vardı ki: bu dünyada, iyileşmesi mümkün olmayan bazı yaralar olurdu. Tüm dürüst itiraflar öyle bağışlanma ve anlayışla karşılanmazdı.

Ne de olsa Qi Yan'ın yaptığı her şey, Wei Krallığı'nın kendi ektiği şeylerin bir ürünüydü.

Nangong Shunu bencilce şöyle düşündü: Qi Yan geçmişte yaptığı hatalara net bir nokta koyduğu ve bir daha asla Jingnu'ya zarar verecek ya da meclisi tehlikeye sokacak şeyler yapmayacağını garantilediği sürece, onun adına bu sırrı korumaya hazırdı.

Qi Yan bir kez kimliğini itiraf etti mi hiçbir taraf kazançlı çıkmayacaktı.

Çözülmesi mümkün olmayan bir gerçek Qi Yan ile xiao-mei'nin ilişkisini mahvederdi. Yuxiao ve Xiao-Die'yi tehlikeye sokar, krallığın kendisini bile riske atardı... Eksi yönleri sahiden de artı yönlerine baskın geliyordu.

Nangong Shunu Qi Yan'ın hislerin anlıyordu. Fakat gerçekçi yaklaşılırsa Qi Yan'ın seçimi pek de akıllıca değildi...

Nangong Shunu'nun Qi Yan'ı tanıdığı kadarıyla o kişinin aklının buna basmaması mümkün olabilir miydi hiç?

Nangong Shunu yatağın kenarına oturdu, ardından Nangong Jingnu'nun sırtını sıvazladı, "Xiao-mei?"

Nangong Jingnu'nun bedeni bir defa sarsıldı ve başını arkaya çevirip baktı. Er-jie'sinin gelmiş olduğunu ancak o zaman fark etti. Nangong Jingnu yüzünü başka tarafa çevirip gözyaşlarını beceriksizce sildi, ardından dik oturup doğrudan, "Er-jie," diye seslendi.

Nangong Shunu xiao-mei'sinin yüzünün hüzünle dolu olduğunu görebiliyordu. Ayrıca gözleri kızarmış ve şişmişti, fakat kendisini gördüğü anda zorla gözyaşlarını geri tutmuştu. Gözlerinin çevresinde dolu ve parıldayan yaşlar durmadan dönüyordu lakin daha dökülemeden kol yeniyle kurulanmışlardı.

Nangong Shunu'nun kalbi ölçülemez derecede sızladı: geçmişteki xiao-mei olsaydı çoktan teskin edilmek için kollarına atılmış olurdu.

İkisi beraber büyümüşlerdi, bu yüzden Nangong Jingnu'yu en iyi Nangong Shunu anlıyordu. Xiao-mei'sinin buraya gelene kadar yolda ne denli çok şey yitirdiğini de idrak edebiliyordu.

Nangong Jingnu iki defa hıçkırdıktan sonra, "Er, er-jie... Sen, neden buradasın?" diyebildi.

Nangong Shunu'nun kalbinde hüzünle yüklü devasa duygular belirdi: böylesine büyük bir şok geçirmiş olmasına, üzülüp bu hale gelmesine rağmen xiao-mei'sinin hâlâ Qi Yan'ın kişisel meselelerini başkalarına duyurma gibi bir niyeti yoktu. Qi Yuanjun, ah Qi Yuanjun... Bu görüntüye şahit olsan, verdiğin karardan pişmanlık duyar mıydın?

Clear and Muddy Loss of Love [GL] - II. KısımWhere stories live. Discover now