Bölüm 233: İmtina et, uçan kelebeklere karşı şüphe beslemekten

71 24 25
                                    

Ç/N: 漫成呈文潜五首 [宋代] 晁补之 Màn chéng chéngwén qián wǔ shǒu [sòngdài] cháo bǔ zhī'den alıntı.

Nangong Jingnu gece geç vakitte saraya döndü.

Saray kapıları çoktan kapatılmış olsa da ne zaman olduğu fark etmeksizin imparatorun girişi ve çıkışı engel tanımazdı.

Nangong Shunu hâlâ bilinçsiz haldeydi. Nangong Sunu ona refakat etmek için malikanede kalmıştı. Fakat yarın her on günde bir yapılan büyük meclis toplantısı yapılacaktı ve Nangong Jingnu ona geç kalamazdı.

Hançer çoktan Nangong Shunu'nun karnından çıkarılmıştı, lakin imparatorluk doktoru henüz tehlikenin geçmediğini söylemişti. Hayatta kalma şansı yüzde otuzdan azdı.

İki kız kardeş aptal değildi. Bu şeyin "kazara" olduğuna inanmalarına imkan yoktu.

Kaldı ki yıl boyunca You vilayeti memurlarıyla temas halinde olan biri olarak Nangong Sunu, er-mei'sinin karnındaki hançerin sapının baş aşağı durduğunu görebiliyordu. Bunu oraya kesinlikle başka biri saplamıştı.

Nangong Sunu ikaz eden gözlerle Baihe'ya doğru baktı, "Sana tek bir kez soracağım. Shunu nasıl yaralandı?"

Nangong Jingnu kenarda dikiliyordu. Onun yüzünde de hiç dostça olmayan bir ifade vardı.

Baihe'nın dizlerinin bağı çözüldü, ardından yere diz çöktü. İmparatoru kandırma suçunu üstlenemezdi, fakat efendisinin bayılmadan önce kendisine emanet ettiği görevi aklına getirdi. Dişlerini iyice sıktıktan sonra şöyle yanıtladı, "Bu hizmetçi hiçbir şey görmedi. Olay olduğu sırada bu hizmetçi iç bahçedeydi. Bu hizmetçi sesleri duyup içeri geldiğinde Ekselansları çoktan... Ekselansları bu hizmetçiye imparatorluk doktorunu çağırmasını emretti ve kazara kendi kendini yaraladığını söyledi. Bu hizmetçi başka bir şey bilmiyor."

Nangong Sunu bir "ah" sesi çıkardı, ardından bakışlarını tüm bu zaman boyunca yatağın kenarında diz çökmüş olan Xiao-Die'ye çevirdi.

Nangong Sunu: "Sen... Buraya gel."

Fakat Xiao-Die denileni duymamış gibiydi. Yerinden kıpırdamadı.

Nangong Sunu: "Sana soruyorum, er-mei nasıl yaralandı?"

Xiao-Die hâlâ tek bir kelime etmiyordu. Nangong Sunu'nun daha fazla kendine hakim olamadığını gören Nangong Jingnu daha yumuşak bir tonda, "Xiao-Die, er-jie'nin başına gelen... bir kaza mıydı?" diye sordu.

Xiao-Die uzunca bir süre sessiz kaldıktan sonra nihayet karşılık verdi, "Hayır."

Nangong Sunu: "Yani er-mei'ye sen mi saldırdın?"

Nangong Jingnu: "Da-jie..."

Nangong Sunu: "Majesteleri, er-mei ölümün kapısındayken hâlâ suçluyu mu koruyorsun?"

Nangong Jingnu: "Yine de bunu neden yaptığını sormalıyız, değil mi?"

Xiao-Die başını çevirmeden şöyle dedi, "Bırakın onun başında ben bekleyeyim. O uyandığında bana ne isterseniz yaparsınız."

Nangong Sunu: "Onun başında beklemek mi? Ne hakla hâlâ onun yanında durmak istiyorsun? Er-mei sana kibarlıkla muamele etti, sense ciddi ciddi böylesine aşağılık şeyler yapmaya cüret ettin. Er-mei'ye bir şey olursa sadece senin icabına bakarak telafi edilebilir mi bu? Neden? Hâlâ gözün doymadı mı? Onu tekrar bıçaklamak mı istiyorsun?"

Xiao-Die: "Hayır, onun uyanmasını beklemek istiyorum sadece."

Nangong Sunu: "Majesteleri, sen de duydun. İmparatorluk ailesinin fertlerinden birine suikast düzenlemek ne türden bir suçtur?"

Clear and Muddy Loss of Love [GL] - II. KısımWhere stories live. Discover now