Bölüm 255: Senin iyiliğin için tabağı entrikalar ve hesaplamalarla doldurmak

52 18 5
                                    

Qi Yan'ın fikrince o otuz ila elli kişi, güruhun yolladığı casuslar olmasa gerekti. Fakat emin olmak adına dış giysisini omuzlarına asıp çadıra gitti ve bir göz gezdirdi. Du Zhong bu kişilerle dost canlısı bir tavırla ilgileniyordu. Özel af kağıtları doğrulandıktan sonra sicilleri basitçe kaydedilmiş ve şehirdeki, askeri kampta Qi Yan'ın isteği üzerine kurulmuş çadırlara yerleşme izni verilmişti.

Birkaç kişinin elindeki özel af kağıdı hasar görmüştü. Du Zhong Qi Yan ile fikir alışverişi yaptıktan sonra hasarlı kopyaları topladı ve o kişilere yeni af kağıtları verdi.

Akabinde sıcak ve buharı tüten mantou'larla, dövülmüş sarımsaklı soya sosu eklenmiş büyük parçalar halindeki haşlanmış yağlı domuz etiyle ve büyük bir fıçı dolusu yumurtalı yabani sebze çorbasıyla kendilerine bir ziyafet çekmekte serbest kaldılar.

Bu insanların yemeye çekinmesini istemeyen Du Zhong çorba servisi yapacak iki asker dışında herkesi yolladı.

Yemek salonu muntazam haldeydi, fakat bu insanların hakikaten aç olduklarını görmek zor değildi. Et parçalarını ağızlarının önünde tutarak yağ çenelerinden aşağı akana dek yiyorlardı. Du Zhong başlangıç olarak herkese altı tane avuç içi büyüklüğünde mantou dağıtmıştı. Askerler yeterince kalmadığını söylediğinden, mutfaktaki teyzeler tekrar pişirmeye koyuldu.

Qi Yan omuzlarında bir mantoyla çadıra girdiğinde onu karşılayan bu manzara oldu.

Bu insanlar çeteden çok mülteci gibi görünüyordu. Hepsi cılız ve yabani duruyordu, kıyafetlerinde yama üstüne yama vardı. Saçları da darmadağınıktı, düzgünce banyo yapmayalı kim bilir ne kadar zaman olmuştu. Böyle bir mevsimde dağlarda ne türden bir hayat sürdüklerini hayal etmek zor değildi.

Qi Yan'ı görünce iki asker onu selamlamak istedi, fakat Qi Yan işaret parmağını kaldırıp dudaklarının önüne getirdi. Mesajı alan askerler ağızlarını kapalı tuttu. Çorba fıçısının dibinin gözüktüğünü fark eden Qi Yan, "Bir fıçı daha getirin. Başka mantou kaldı mı? Ve domuz eti... biraz daha kesip getirin," diye talimat verdi.

Askerin yüzü seğirdi. Bunu yapmaya hiç mi hiç eli gitmiyor gibi duruyordu, fakat Qi Yan'ın emirlerine de karşı gelemezdi. Görünüşe göre bu yemeklerin çete mensuplarının midesine gidiyor olmasından hoşnutsuzdu.

Qi Yan da bunu elbette fark etti. Son derece kısık bir sesle ve dostça bir tonda şöyle dedi, "Şu insanlara bir bak. Taş çatlasa elli kişiler ama iki taraf gerçek bir çatışmaya girse ona karşı bir durabilirler. Öleceklerse bile en az üç-beş kardeşini de beraberlerinde götürürler. Bu aslında bir değiş tokuş, sence de öyle değil mi?"

Asker bir süre şaşkınlıkla kalakaldı. Neyse ki Qi Yan kolay anlaşılır bir şekilde anlatmıştı. Doymak bilmez çetecilere bakarken gözlerinden okunan isteksizlik yavaş yavaş kayboldu, ardından göğsünü dikleştirdi, "Anlaşıldı, bu basit kimse hemen gidiyor."

Qi Yan başını aşağı yukarı salladı. Üzerindeki kar beyazı mantoyu çıkarıp Qian Tong'a uzattı, ardından çetecilere doğru yürümeye başladı. Qian Tong'un içi rahat etmiyordu, "Efendim?"

Qi Yan: "Sorun yok, sen burada bekle."

Qian Tong: "Anlaşıldı."

Ordunun yemek salonu aslında bir çadırdı. Metrelerce uzanan yatay ahşap levhalar ve bu levhaların iki tarafına yerleştirilmiş uzun oturma sıraları vardı. Tüm çeteciler aynı masanın etrafında oturuyordu. Qi Yan da bir tarafa geçip oturdu.

Bu insanlar Qi Yan'ın iyi giyimli olduğunu fark etmişti, fakat ne üzerinde bir yetkili cübbesi ne de çevresinde asker vardı. Bu kişinin hangi mevkide veya rütbede olduğunu bilmediklerinden onu kısaca başlarıyla selamladıktan sonra yemeye devam ettiler. Qi Yan hafif bir gülümsemeyle karşılık verdi. Hiçbir şey söylemedi. Yeme hızları giderek yavaşlayana dek kenarda oturdu, sonrasında gelişigüzel bir şekilde, "Siz kardeşlerim, nereden geliyorsunuz?" dedi.

Clear and Muddy Loss of Love [GL] - II. KısımWhere stories live. Discover now