I. KISIM/ 11. Biz'i Unutma!

6.9K 517 12
                                    


Yorgun yorgun gülümsedi cevap vermek yerine genç kadın.

"Karmaşık bir durum bu. Beni dinlemeye sabrın olduğu bir gün anlatırım belki," dedi sonra.

Kahraman ne kadar merak etse de onu zorlamak niyetinde değildi. Bu yüzden söylenenlerle yetinmeyi tercih etti. Bu tavrı Yazgı'nın hem takdirini hem de minnettarlığını kazanmıştı. Genç kadın kalbinin eridiğini ve erkeğe doğru aktığını duyumsadı yine. Kapıldığı duygu seli ve tüm hissettiklerine karşın, sağduyusu kazandı ve kendisine hakim olarak hislerini tepelemeyi başardı. Çünkü yaşadığı hayat, içinde bulunduğu durum ve daha bir sürü etken erkekle arasına aşılması güç engeller koyuyordu. Bunları yok saymak ona üzüntü ve gözyaşından başka şey getirmeyecekti. En önemlisi ise o manyak peşinde olduğu sürece, yakınlık duyduğu ve sevdiği herkes tehdit altındaydı. Zaten bir listesi vardı ve buna Kahraman'la oğlunu da eklemenin hiç gereği yoktu.

"İyi misin? Rengin soldu..."

Gerçek endişe içeren bu cümlelerle daldığı düşüncelerinden uzaklaşarak tekrar masaya döndü genç kadın: "İyiyim, biraz yoruldum sadece." diye cevapladı erkeği, enerjisi çekilmiş halde.

"Hay Allah, konuşmaya daldık ve senin dinlenmen gerektiğini tamamen unuttuk. Büyük düşüncesizlik. Hadi gel içeri geçelim, ben masayı aldırırım birazdan."

Genç patron doğal ancak bilinçsiz bir hareketle yerinden kalkarak masanın karşı tarafına geçti, yumuşak hareketlerle kolundan ve sırtından destek vererek sarışın güzelin kalkmasına yardım etti. Yazgı sanki aralarında yüzyıllık bir geçmiş varmışçasına bedenini onun bedenine yaslamaktan, başını da göğsüne dayamaktan kendini alamadı.

Bu yakınlık erkeği kendinden geçirmiş, derin mavi gözlerin sahibinin parfümü ve teninin hoşluğu ise neredeyse sarhoş etmişti. Ne yaptığını ancak onu televizyonun karşısındaki geniş koltuğa yerleştirdikten sonra fark etti. Hızla geri çekilirken sesinin gürler gibi çıkmasını engelleyemedi:

"Televizyon açayım, ne izlemek istersin?" diye sordu, sofradaki konuşmalar hiç yaşanmamış, mesafeler kapanmamış gibi.

Onun gerçeğe çağrı kıvamındaki davranışı Yazgı üstünde de uyarıcı etki yapmıştı: "Hoş geldiniz Kahraman Bey," diye geçirdi içinden. Ama rahatlamıştı, zira iki tarafın da güvenli çizgilerine geri çekildiğini hissediyordu. Böylesi daha iyiydi.

"Sen seç..." diye cevapladı soruyu, teslimiyetle.

Kahraman rast gele bir kanal ayarladıktan sonra, bir iki telefon etti, masanın kaldırılmasını, balkonun uygun şekilde düzenlenmesini organize etti. Tüm bunlar olup biterken, günün macerasına yenik düşen Yazgı çoktan derin bir uykuya dalmıştı.

İşi bitip de aynı noktaya geri döndüğünde onu böyle buldu adam. Bir tereddüt geçirdi. Bu durumda ne yapmalıydı? Onu kucaklayıp yatağına mı götürse miydi? Ancak az önce kapıldığı çekimi hatırlayınca buna cesaret edemedi. İçindeki tutku ateşi körüklenip büyürken, tırnağının ucuyla dahi temasta bulunması hiç akıllıca değildi. Sonuçta beklemekte karar kıldı. Bunun üzerine zarif güzelin uzandığı geniş koltuğun hemen yanı başındaki tek kişilik olanına kuruldu, daha uygun bir kanal açtı ve izlemeye koyuldu.

****

Kahraman uzaktan uzağa bir ses duydu önce, derken ses yaklaştı yaklaştı ve kocaman bir çığlığa dönüştü. Uyuyup kaldığı koltukta sıçrayarak gözlerini açan genç adam, yeniden sessizleşen ortamı algılayamadı bir an. Ancak ses tekrar yükselince nerede bulunduğunu hatırladı ve aynı sırada Yazgı'nın yattığı koltukta bilinçsizce çırpınıp bağırdığını gördü. Kâbus görüyor olmalıydı.

DERİN MAVİ AŞKWo Geschichten leben. Entdecke jetzt