I. KISIM / 28. Zihni Sinir

4.4K 350 10
                                    


Kahraman'ın tutarsızlıkları ve dengesizlikleri ile aklı-fikri karman çorman hale gelen Yazgı, otele döner dönmez odasına çıkmış, biraz uyumuş, akşam yemeğini de burada yemişti. Gün iyice kararıp yıldızların gökyüzünde parladığı saatlerde ise dört duvar arasında bunaldığını hissederek, deniz kenarına inmeye karar vermişti.

Bu maksatla açtığı kapının hemen yanında Adem'le karşılaştı. Nöbet tutma sırası ikinci çam yarmasındaydı.

"Buyurun Hanımefendi," dedi hayranlıkla karışık bir saygıyla.

Gülümsedi: "Bara iniyorum," diye cevapladı. 

Adem uygun mesafede onu takibe alırken, Yazgı da harikulâde bir manzaraya sahip barın büyüleyici ve oldukça kuytu bir  köşesinde oturmuş, az önce gelen kırmızı şarabını yudumlamaya başlamıştı. Öte yandan da düşünüyordu, geçmişi, bu günü, geleceği, hayatı ve aşkı. Daha çok da aşkı. Hava ve gece en çok buna itiyordu onu zira.

Hayatına giren erkekleri düşünmekteydi şimdi, çok çok gerilere, 15 yaşlarına kadar gitti. Aklına Erzin gelmişti.

"İlk öpücüğünün sahibi değil mi o?" diye sordu Zihni.

"Evet. Erzin Bulut." dedi sarışın güzel, derince içini çekti ve devam etti: "Birlikte büyüdük. Aynı sınıftaydık. Bizim okulun basket takımındaydı. Bu günlerde iyice ünlendi zaten, sen de bilirsin.  Boylu, poslu, yapılı çocuktu. Kumral dalgalı saçları, bulutlu mavi gözleri vardı. Hem çok yakışıklıydı, hem de hayatımı kurtarmıştı."

"Biliyorum. -Seninle yazgımız bir- derdi sürekli her nedense," diyerek tanıklığını hatırlattı Zihni.

Aslında sebebi çok basitti: Zincirleme tesadüfler sürekli bir araya getirmişti onları. Önce sokakta oyun arkadaşlığı yapmışlardı ufakken, sonra aynı okullarda, aynı sınıflarda kesişmişti yolları habersizce. Yıllar içinde her seferinde istemsiz başlayıp onları bir araya getiren olaylar zinciri en nihayetinde birbirine aşık etmişti gençleri. İşte Erzin de tüm bunlara atfen hep: "Seninle yazgımız bir kızım," diye şakalaşırdı onunla.

Yazgı'nın başına gelenler yüzünden Ankara'dan İstanbul'a taşınmaları nedeniyle ilişkilerini bitirmek zorunda kalmışlardı. Ayrılığın yürek yangını kavurunca onu daha yakın zamanlara kaydı hatıraları.

Üniversiteyi bitirdikten sonra İspanya'ya gitmiş, orada 1 yıldan fazla kalmış ve fotoğraf sanatı üzerine özel bir eğitim programına katılmıştı derin mavi bakışlı güzel. Vicente ile o zaman tanışmışlardı.

"Şu kont değil mi o? Ya da neyse babası kont da kendi varis mi ne?" dedi Zihni. "Bir türlü çözemediydim zaten ben şu ünvanları." Kendi kendisine söyleniyordu aslında.

Vicente'nin kollarında aşkın en güzel halini yaşamış, genç kızlığını geride bırakmıştı Yazgı, ne ki ilişkileri ancak 6 ay sürmüş, sonrasında kocaman bir kalp kırıklığı ve derin pişmanlıklar kalmıştı. 

"Nişanlıymış adi herif!" diye tısladı Zihni. Bu acı gerçekle hareketlenen akıl bu sefer de Erdem'e doğru sürüklendi.

Patronun küçük oğluyla, Londra'dan gelip babasıyla çalışmaya karar verdiği zaman karşılaşmışlardı ilk defa. Bakanın dönüp dönüp bir daha baktığı, inanılmaz yakışıklı ve çekici bir adamdı Mahmudî. Tanıştıkları andan itibaren aralarında fark edilir bir çekim olmuş, erkek de hiç sakınmadan ilgisini göstermişti kadına. Başta her şey çok iyi gitmişti, Erdem sevecen, nezaketli hoş ve espriliydi. Yazgı'ya ihtimamla yaklaşıyor, her şekilde onu önceliyordu. Birlikteyken, incinmiş ruhunun iyileştiğini kötü anıların ve son iki senedir yüreğini kemiren aşk acısının hafiflediğini hissediyordu genç kadın. Ama her kandırmacanın sonu vardı, nitekim kısa sürede maske düşmüş, gerçekler soğuk yüzünü bu defa kötülükle göstermişti.

DERİN MAVİ AŞKWhere stories live. Discover now