II. KISIM / 2. Bekleyiş

3.5K 287 15
                                    

"İyice aştın sen kendini," dedi Gonca'nın düğmelerini çözmesini izleyen Kahraman. "Hastanede..."

"Özel hastane," diye düzeltti genç kadın, tamamen yaptığı işe odaklanmıştı.

"Özel hastanede oda ayarlamak da nedir..." 

"Bir değil iki oda," diye tekrar düzeltti kadın diğer taraftan da adamın üstündeki gömleğin kollarından birini çekiştiriyordu. "Kalabalığız..."

****

Rezzak kollarını göğsünde kovuşturmuş, gözlerini ameliyathanenin hareketsiz kapılarına dikmiş, düşünüyordu. Daha ne kadar sürecekti bu bekleyiş? Kardeşi sağ çıkabilecek miydi içeriden? Peki ya Gonca ve Kahraman neredeydi? Neden hâlâ gelmemişlerdi?

Yanında oturan Fettah'ınsa gözleri ister istemez Nesli Han'a kaymıştı. Kadın, kucağında yumruk yaptığı ellerinden çekerek karşıya çevirdiğinde bakışlarını, şimşekler çakan deli lâcivertleriyle, durgun karaları karşılaştı ortanca Altıner'in. Tepkisiz öylece baktılar birbirlerine.

Başka zamandaki başka bir hastaneyi hatırlamışlardı. 

****

Zorlukla aralayabildiğinde nihayet gözlerini kadın, baş ucunda hiç beklemediği biri duruyordu: "Sen?" dedi şaşkınlıkla. "Ne işin var burada?"

Nesli Han, ne cevap vereceğini bilemedi. En iyisi doğruyu söylemek değildi belki, ancak başka türlüsünü yapamadı: "Altın, telefonunu bende bırakmış. Durmadan çalınca, cevaplamak zorunda kaldım. Fenalaştığını, hastaneye kaldırdıklarını söylediler. Sizden kimseye ulaşamamışlar..."

"O nerede?"

"Bilmiyorum."

Adam, uğradığı bazı geceler yanından ayrılırken telefonunu orada bırakır ve bir kaç günlüğüne ortadan kaybolurdu. Bu gibi durumlarda karanlık işlerin peşine düştüğünü  çoktan öğrenmişti  Nesli Han.

" Oğullarınıza ulaşmaya çalışıyorlar."

Son söylenenlere takılmadı Menekşe: "Sen," diye sordu, "Altın mı diyorsun ona?"

****

Kahraman'ın sırtından çekip aldığı kanlı gömleği bir torbaya tepti Gonca: "Gel," dedi âdeta onu sürükleyerek.

"Olmaz!" diye direndi adam, lavabonun başındaydılar.

Buna karşılık: "Olur!" dedi kadın, itiraz kabul edecek gibi görünmüyordu. Kaşlarını çatmış, gözlerini sabitlemişti. 

"Yapamazsın." 

Yapamaz mıydı? Hah! Öyle yapardı ki....

"Temizlenmen gerek. Eğ şu başını!" diye ünledi Gonca. Kaçışı olmadığını anlayan Genç adam çaresiz uydu bu emre.

****

"Bulamıyorum. Bir türlü bulamıyorum!" diye sızlandı Yazgı, ağlamak üzereydi.

"Neyi?" diye sordu Zihni merakla. 

"Ruhumu... Hissediyorum buralarda bir yerlerde... Ne uzakta, ne yakında..."

"Sakinleş biraz, bırak o seni bulsun!" diye tavsiye etti ses. Nedense ümitlenmişti.

"Durumu stabil. İyi değil ama stabil," dedi doktor, meslektaşına: "Şu iş bitene kadar böyle kalsa, en azından şuradan sağ çıkarabiliriz onu."

Diğeri başıyla onaylamakla yetindi. 

****

Menekşe, kendisinden en az onbeş yaş genç, lüle lüle sarı saçları omuzlarından aşağılara kadar inen lâcivert gözlü kadını süzerken ne kadar hoş ve çekici göründüğünü düşünüyordu.

DERİN MAVİ AŞKWhere stories live. Discover now