II. KISIM / 7. İçimdeki Çingene

3.7K 276 30
                                    

"Durum o derece ciddi yani?" diye sordu Kahraman.

"Aynen. Eğer yetişmezsen annem adamları otelin arka bahçesine gömecek haberin olsun," dedi Nefes'er. 

Son bir kaç haftadır tüm işler üzerine yıkılan kızıl müdür, bir sinir krizinin eşiğindeydi ve İstanbul'dan gelen adamlar da bu yüzden büyük risk altına girmişlerdi. Kızı da çareyi ömrünün tamamını hastanede Yazgı'nın başında geçiren Kahraman'ın yanına koşup, durumu anlatmakta bulmuştu. 

"Anlaşıldı, olaya müdahale etmem gerek," dese de esas patron bakışlarının yataktaki sarışın güzele yönelmesini engelleyemedi. 

"Eğer istersen, sen dönene kadar kalırım ben," dedi Nefes'er. 

Kahraman minnetle baktı ona, içi rahatlamıştı. 

****

Yavaşça yatağa yaklaştı genç kız ve dikkatle izlemeye başladı giderek beyaza çalan teniyle tükenmez bir uykuda görünen o narin profili:

"Merhaba," diye fısıldadı canı kayıp eli okşarken, bambaşka bir âleme geçmişti sanki: "Çok güzelsin."

Celil, kardeşinin yattığı odanın kapısından içeri girmek üzereydi ki, duydu söylenenleri ve neden yaptığını bilmeden gölgelerde saklanarak dinlemeye başladı. 

Dış dünyanın tüm etkilerine kapanmış Nefes'er ise bir kez daha konuştu: "Amerika'daki doktor arkadaşlarımla konuştum, tetkiklerini onlara gönderdim," diye anlattı şefkatle. "Hiç bir terslik görememişler. Ama böyle gidersen, daimi bir uykuya mahkûm kalabilirmişsin. Bu yüzden artık uyanman gerek."

****

"En nihayet buldum seni," dedi Zihni yanına oturduğu Yazgı'ya.

"Şşt." diye susturdu onu genç kadın, nereden tanıdığını bir türlü çıkaramadığı iki genci izliyordu dikkatle.

Havanın kararmaya durduğu Ankara baharında, parktaki bankta oturuyorlardı. 

İyigün, yüzünü yüzüne iyice yaklaştırmış delikanlıya baktı: "Bunu yapmamız gerektiğine emin misin?" diye sordu, heyecanlı karmaşık duygular içindeydi. 

Delikanlı gülümsedi: "Çıkıyoruz biz," dedi emniyetle. Bu hatırlatmaya karşılık, sesini bulamayan derin mavi gözlerin sahibi başıyla onayladı onu. Daha fazla uzatmadı Erzin, eğildi  ve yumuşakça öptü kızı. 

İkisinin de ilk aşkı ve ilk öpücüğüydü. (*)

Tam da o anda uzaktan uzağa duyduğu  ancak ne söylediğini anlayamadığı melodik bir sesle dikkati dağıldı ve gözlerinin önündeki sahne sislere karıştı Yazgı'nın. 

****

Celil, rahatsızlık duymuştu. Hafif aralık kapının duruşuyla kendisini gizlediği yerden kurtularak içeri girmeye niyetlenmişti ki, Nefes'er devam etti:

"Sen burada böyle yatarken, dışarıda neler oluyor bir bilsen," dedi, Yazgı onu duyuyormuş gibi büyük bir ciddiyetle. Bir yandan da yatağın hemen yanı başındaki sandalyeye yerleşmişti. "Bütün ailen başında bekliyor günlerdir. Herkes perişan. Annenle baban öylesi üzgünler ki. Ah evet, istemeden öğrendim sırrınızı. Durmuş Amca, senin babanmış. Hikâyenizi bilmiyorum, ancak bazı tahminlerim var. Bir şey diyeyim mi; yine de şanslısın, en azından babanı tanıyorsun.

Bak bana. Babamı hiç görmedim. Kim olduğunu, ne iş yaptığını, hatta adını bile bilmiyorum. Üstelik ne menem biriyse, annemle ikimizin ömrü, ondan kaçıp gizlenmekle geçti, geçiyor. 21 yaşıma geldiğimde her şeyi anlatacakmış. Yaşayanlarla yaşamayanların aldıkları saçma kararlar işte!"

DERİN MAVİ AŞKWhere stories live. Discover now