II. KISIM / 9. Zihni'nin Dönüşü

3.4K 265 61
                                    

Sevgili Okurlarım ya da geçerken şöyle bir uğrayan Misafirlerim, Derin Mavi Aşk'ta finale sadece iki bölüm kaldı. 

*****

Sarışın derin mavi gözlü güzel, yatağın içinde oturmuş etrafını saran insanlar topluluğuna bakıyordu. Topluluk da ona.

Nesli Han, yatağın kenarına ilişmiş, lâcivert sevgi dolu bakışlarını kızının yüzüne dikmiş, söze nasıl başlayacağını bilemiyordu: "Nasılsın?" diye sorabildi en nihayetinde neredeyse fısıldayarak.

Genç kadın bakışlarını sabitlediği noktadan annesine çevirdi: "İyiyim." dedi sadece. 

Kimse ne diyeceğini bilemediğinden sessizlik uzayıp giderken, etrafındakilerle pek de ilgilenmeyen Yazgı'nın aklı tek bir şeyle meşguldü: Ses. Uyur ya da uyanık sürekli kulaklarında çınlayan o ses. Kime aitti? Sahibini muhakkak bulmalıydı. Bu dürtüyle, hiç bir girişe gerek duymaksızın, doğrudan: "Biri vardı." dedi birden. "Bir kız."

"Kız?"

"Evet. Sürekli, uyan artık, diyordu."

"Nefes'er," dedi Nesli Han soluk gibi. 

İsminin söylenmesiyle bütün başlar ve bakışlar minnetle genç kıza yöneldi. Nefes'er, daha iki gün önce uykusunda uzun uzun sohbet ettiği genç kadına doğru yaklaştı yavaş adımlarla. 

"Merhaba." dedi başucuna geldiğinde çekingenlikle.

"Merhaba." diye cevapladı sarışın kadın. Bir süre bakıştılar. 

"Nefes'er ben. Daha önce tanışmaya fırsat bulamamıştık." dedi tereddütle kız. 

Onun bu sözleriyle günlerdir daldığı derin uykudan henüz açılmış mavi gözler kocaman iyice irileşti: "Seni tanımıyorum yani." dedi belirgin bir merakla.

"Hayır."

Aldığı teyitle rahatlayarak arkasına yaslanan genç kadın gözlerini yumdu bir süre, aklını aradı, zihnini yokladı ve herkesi şok eden cümleyi kurdu sonunda: "Peki ya diğerleri, onları tanıyor muyum?"

****

Kendisini şiddetle vurmak istiyordu başhekim ya da en iyisi hastanenin çatısından atlamasıydı belki. Yirmi günden fazladır koma halindeki genç kadın sonunda uyanmış ve içinde bulundukları ablukadan kurtulma ihtimalinin sevindirici şekilde artmasını sağlamıştı. Hey hat! Kader onunla bir kez daha dalgasını geçmiş, esaslı bir kahkaha patlatmıştı suratına. Hasta fiziken daha iyileşmiş ve güçlenmişti ama bir sorunla karşı karşıyaydılar şimdi. Hem de epey büyük bir tanesiyle. Zira, Yazgı Kozan hiç bir şey hatırlamıyordu. Hafızası tamamen yitikti, işin kötüsü geri gelecek gibi de görünmüyordu. 

Hayatından bezmişti doktor. Adıyla yer altını ve yer üstünü birlikte titreten adam Durmuş Altıner bir tarafta, oğulları bir tarafta, ayrıca Marmaris'in namlı yeni nesil kabadayısı Kahraman Soylukan başka tarafta, o yetmezmiş gibi tasnif dışı kadın Gonca Tekin daha başka tarafta hem kendisine hem de personeline hastaneyi dar edip duruyorlardı. Öyle ki, genç kadının ameliyat ve bakımı esnasında kazandığı tonlarca para bile teselli vermiyordu artık. Çünkü yaşadığı stres katlanılmaz hale gelmişti günden güne. 

Önce ameliyattan sağ çıkamazsa diye içi içini yemişti, sonra komadan uyanamazsa diye ölüp ölüp dirilmişti, şimdi de şu hafıza meselesi cehenneme çevirmişti hayatını. Oysa ki mesleğini ne çok severdi. Fakat son zamanlarda sık sık emekliliği düşünürken, hatta Marmaris'i terk edip gittiğini hayal ederken buluyordu kendisini.

Derin derin içini çekti: "Allah'ım," diye yakardı, "son yıllarda seni biraz ihmal ettiğimi biliyorum, ama ne olursun duy sesimi, al şu kızı başımdan!"

DERİN MAVİ AŞKWhere stories live. Discover now