I. KISIM / 26. Özür

4.8K 399 2
                                    

"Sabah... Emrecan'la ne konuşuyordunuz?"

Arabada dakikalardır süren sessizlik Kahraman'ın, gök gürültüsünü andırır bu sorusuyla dağılıverdi.

"Nasıl?" dedi Yazgı, daldığı düşüncelerden saygısızca çekilip çıkarılmıştı.

Daha sakin ve nezaketli konuşmayı denedi genç adam: "Aşağıya indiğimde gördüm sizi, Emrecan hararetle bir şeyler anlatıyordu sana. Merak ettim."

Sabahki konuşma aklına geldiğinde gülümsedi genç kadın, her ne kadar kararsız kalsa da başından sonuna kadar tüm ayrıntısıyla anlattı çocuğun söylediklerini. Hiç yorumda bulunmadan dinledi onu Kahraman, yine de yanağında seğirip duran bir kas canının sıkıldığını açıkça göstermekteydi.

"İyi  söylemişsin," dedi kasılmış bir ses tonuyla, Marmaris'e girmişlerdi artık, "teşekkür ederim."

"Ben... Üzülmesini istemedim..." diye mırıldandı ve başını çevirerek yolu takip etmeyi sürdürdü  genç kadın. Direksiyondaki adamsa yandan bakış atmakla yetindi ve aniden kent merkezine yönlendirdi kullandığı aracı. Otele gitmekten vazgeçmişti. 

Her iki araç da yat limanının yakınındaki park yerinde durduğunda, Yazgı tek kelime etmeksizin adama baktı: 

"Bir şeyler yiyelim," dedi o da bu sessizliğe karşın. "Acıkmışsındır."

****

Nesli Han salonda dört dönüyordu. Erdem denen manyakla yaptığı konuşma (*) tüm sinir sistemini alt-üst etmişti. Deli düşünceler zihninde cirit atıyor, ürkütücü endişeler kalbinde at koşturuyordu. Avucunun içine bakar gibi oldu. Vaz geçti. Sımsıkı yumduğu parmaklarını açtı bakışlarını yaklaştırdı çizgilere ancak okumaya cesaret edemeden tekrar kapadı. Çok küçük yaşlarda öğrenmişti avuç içindeki çizgilerden geleceği okumayı. Daha bebekken kucağına atıldığı Esmer Kadın el vermişti ona.

****

"Bağlantı"sı telefonu alır almaz soluğu kendisine bildirilen adreste almıştı.

Erdem bir yandan gerekli teçhizatı topluyor, diğer yandan da neredeyse müridi sayılabilecek bu adama açıklıyordu: "Arabayla gideceğiz. Uçak fazla dikkat çeker."

"Marmaris'te bulunduğundan nasıl bu kadar eminsin?" diye sordu beriki.

"Kızın doğum yeri orası. Belki akrabaları ya da arkadaşları vardır hâlâ görüştüğü konuştuğu.... Oradan başlamak en akıllıcası gibi görünüyor."

Buna rağmen şüphelerini dillendirmekten geri kalmadı "Bağlantı": 

"Marmaris'te nasıl bulacağız onu? Yazın nüfusu üçe beşe katlanır..."

"Şans..." diye sırıttı Erdem. "Şans her zaman benden yanadır adamım ve eminim bu sefer de öyle olacak..."

****

Nesli Han, ömründe anne ya da baba sevgisi nedir bilmemişti. Her ikisi de köklü ailelere ve yüksek sosyeteye mensup ebeveynleri son derece bencil ve hatta ahlâk yoksunu kişilerdi. Öyle ki, onları bir araya getiren ortak noktanın sadece "kötülükleri" olduğunu düşünürdü sık sık. Bu gün dahi iyi veya en azından telâfi edici tek bir vasıf göremiyordu onlarda.

Annesi, o henüz 13 yaşındayken aşığının kollarında aşırı dozdan ölmüştü. Rezillikte annesinden aşağı kalmayan babası halen yaşamasına karşın 20 seneden fazladır görüşmemişlerdi. Kaderin belki de sırf başka hayatlar heba edilmesin diye çöplerini çattığı nefretlik bu garip  iki varlık evlendikten kısa süre sonra Nesli Han dünyaya gelmişti. Tek çocuklarıydı, zira doğumundan sonra tüm ilişkilerini bitirmiş ancak aynı çatı altında rezil hayatlarına devam etmişlerdi.

DERİN MAVİ AŞKWhere stories live. Discover now