I. KISIM / 39. Sohbet Zamanı

4.4K 327 3
                                    

Kahraman önce Durmuş Altıner'i aradı, Yazgı'yla kurmayı plânladıkları tuzağı anlattı, fikrini ve onayını aldı. Akabinde, Gonca'yla konuştu. Müdire Hanım, Erdem Mahmudî konusundaki ihmalinden ötürü başta biraz gıcıklık etse de fazla uzatmadı. Epey bir müddet durumu istişare ettiler, alınacak tedbirleri, yapılacak yeni düzenlemeleri kararlaştırdılar. 

O arada, Durmuş Altıner büyük oğlu Rezzak'a telefon etti, plândan bahsetti. Oğlunun fikrini aldı, endişelerini ve öngörülerini dinledi. Sonra ona, Kahraman halen denizin ortasında bulunduğundan ve karaya ancak öğleden sonra çıkabileceğinden, sorumlu müdür ile görüşmesini, işleri hızlandırmasını söyledi. Bu arada Kahraman da tekrar Gonca'yı arayarak, Rezzak Altıner'le konuşması gerektiğini haber veriyordu.

Böylece, öğlen güneşi Marmaris üstünde yükselirken görüşmeler yapılmış, oyun ana hatlarıyla kurulmuştu. İlk hamleyle birlikte son sürat geriye dönülemez bir yola girilecek ve yaşanacakların önüne geçmek mümkün olmayacaktı. Ne ki henüz kimse farkında değildi. 

****

Gonca, Kahraman'la ikinci defa görüşmeyi bitirmiş, çalışma masasında oturuyor ve önündeki belgelere boş boş göz gezdiriyordu. Aklı hâlâ sabah evden çıkmadan önce Nefes'er ile yaptığı konuşmadaydı. Bir süreliğine Rabia ve Haydar'ın yanında kalmasının iyi gelebileceğini düşündüğünü söylemiş, o da itirazsız -ki bu çok şaşırtıcıydı- kabul etmişti. Gece verdiği dosyayı okuduğu andan itibaren, kızının içini şüphelerin kemirdiğini, aklının kurcalandığını fark edebiliyordu, fakat ne yazık ki bunları giderebilecek zamanda değildi. Zira şu anda tüm dikkati onu korumak, saklamak ve sakınmak üzerine yoğunlaşmıştı. 

Endişeleriyle böylesi çetin mücadele halindeyken sekreteri Rezzak Altıner'in geldiğini haber verdi. 

"Hoş geldiniz," diyerek her zamanki serin gülümsemesiyle karşıladı ve masasına dönmek yerine konuğunun karşısına oturmayı tercih etti. Profesyonel aynı zamanda nezaketli tavrı bir kez daha takdirini kazanmış,  buna mukabil bakışlarındaki bir şeyler yine merakını celbetmişti genç adamın. Böylesi korkutucu ve endişe verici olan şey neydi?  

"Hoş buldum," diye cevapladı aklındakileri kovalayarak. 

"Ne ikram edebilirim size?"

Rutin ve başkalarıyla aynı muameleye tutulmak hissi canını sıktığından biraz terslendi ve: "Teşekkür ederim, bir şey almayayım," dedi. Ardından devam etti, "Patronunuzun haber verdiğini var sayarak, vakit kaybetmeden, konuya girelim sizce de uygunsa."

Genç müdirenin biçimli kaşları hafifçe havalandı, maruz kaldığı kabalığa hayret etmiş ve muhatabının neye bozulduğunu anlayamamıştı. Yine de tepkilerini kontrol altına aldı, sakin ve nazik bir üslûpla: "Peki nasıl isterseniz," diye mukabelede bulundu, "sizi dinliyorum."

Rezzak'ın sabrı ciddi anlamda zorlanıyordu. Önceki gece bahçede kızını muzur muzur ıslatırken kahkahalar savuran o samimi kadın yerine öğlen vakti karşısında bir tür buz kütlesi bulmak asabını bozmuştu. Ayrıca kendisine hiç bir ayrıcalık tanınmaksızın herkese davranıldığı gibi davranılması da iyice cinlerini tepesine çıkarmıştı. 

"Yazgı Kozan," diye tısladı dişlerinin ardından. 

Gonca, konuğunun asabiyetini görmekle birlikte nedenini bir türlü çözemiyordu. Ne olmuştu da bu adam böyle deliye dönmüştü? Cevap veremiyor, aklına bir şey gelmiyordu. Bu sebeple esas konuya geçmeden önce, mesleğine yenildi: 

"Rezzak Bey, bir sorun mu var? Yanlış bir şey mi yaptık?" diye sormadan duramadı. 

"Allah aşkına!" diye neredeyse kükreyerek yerinden fırladı adam. "Bir sorun yok, işinizi gayet iyi yapıyorsunuz. Lütfen sürekli bu tür sorular sormaktan vaz geçin!"

DERİN MAVİ AŞKWhere stories live. Discover now