I. KISIM / 36. Dayak

4.4K 352 23
                                    



Boş bir çuval gibi yol kenarına atıldıktan sonra İyigün belki dakikalarca, belki  saatlerce yürüdü. Yürüdü. Yürüdü. Ta ki civarda dolaşan bir polis arabasının dikkatini çekene kadar. Sonrasında her şey ileri sarılmış  film şeridi gibi aktı gitti. 

Tıpkı Erzin'le kararlaştırdıkları üzere, kimseye gerçekleri anlatmadı. Kendisini  kaçıranları tanımadığını, adamları daha önce hiç görmediğini, nerede tutulduğunu bilmediğini söyledi hep. Okuldan eve dönerken kaçırıldığını, 24 saatten fazla alıkonduğunu, adamların "yanlış kişiyi kaçırdıklarını" söyleyerek onu yol kenarında bir yere bıraktıklarını anlattı. Polislere, annesine ve babasına. Özellikle babasına. Kelimesi kelimesine hep aynı şeyleri tekrarladı durdu. 

İyigün'ü yaşadıklarından daha çok korkutan şey babasının yapabilecekleriydi. Esasen Seyyan'ın başına gelebilecekler umurunda değildi, ama o arada Erzin'in de yanmasından korkuyordu. Babasının yapısını gayet iyi bildiğinden, eninde sonunda ona da sardıracağından emindi çünkü. Bu sebeple o gün barakadan ayrılmadan önce: "Dinle Erzin," demişti. "Her şey aramızda kalmalı. Tamam mı?"

Seyyan ve yaptıklarına karşı büyük öfkeyle dolup dolup taşan delikanlı anlamakta zorluk çekmişti bu talebi. Zira ilk hedefi İyigün'ü oradan kurtarmaksa, ikinci ve asıl hedefi de Seyyan'ı deliğe tıktırmak, sonsuzcasına  orada kalmasını sağlamaktı. 

"Ama neden?" diye sormuştu bu  yüzden isyanla.

"Çünkü.... çünkü..." demiş, yutkunmuş, ardından tek solukta gerçekleri ve korkularını sıralamıştı genç kız: "Babam tehlikeli adamdır. Neler olduğunu öğrendiğinde yapacaklarını hayal edemezsin. Seyyan'ı öldürmesi hafif kalır."

"İyi ya işte..." diyen delikanlının sözünü kesmiş, tek solukta devam etmişti:  "Anlamıyorsun. Sana da zarar verir. İlişkimizi, olanların nedenini öğrendiğinde seni hedef alır. Ben buna izin veremem, başına bir şey gelmesine katlanamam."

Erzin'i ikna eden şey İyigün'ün söylediklerinden çok, gözlerinde gördükleriydi kuşkusuz. Böylece gençler kurdukları plâna ve aralarında konuştuklarına sadık kalmış, kimseye gerçekleri anlatmamışlardı. 

"Ne ki bu tercihin bedeli benim için  çok ağır oldu ," dedi Yazgı, bir anlığına içinde bulundukları zamana geri dönerken.

Kahraman yorumda bulunmadı, bekledi ki genç kadın devam etsin. 

****

Kızı çayları servis ederken, Gonca'nın telefonu çalıyordu. Arayan numaraya göz atan kadın hoşnutsuzlukla: "Nefes'er," dedi, "David arıyor. Niye cevap vermiyorsun Allah aşkına şu adama? Sonra beni arıyor, cep telefonu ve ne işe yaradığı konusunda iki saat kafamı şişiriyor. Hayır bir de inat etmiş, Türkçe konuşuyor, süre iki katına çıkıyor. Benim ki de can."

Adamlar gülmekten kendilerini alamasalar da genç kız söylenenlere cevap vermek yerine omuzlarını silkmekle yetindi. Düşünceli bir şekilde yerine otururken bir yandan da çayına attığı şekerleri karıştırıyordu. Tavrı ve yabancı bir adam tarafından aranıp durduğunu duymak fena canını sıkmıştı Celil'in, çenesini tutamayarak, şakacı bir tonla sataştı kıza, esas amacı David'in kim olduğunu öğrenmekti elbette.

"Erkek arkadaş olayları ha?" dedi sadece ikisinin duyabileceği tonda, hafifçe omzuyla omzuna dokunarak. 

Daldığı düşüncelerden dış ortama çekilen genç kız: "Anlamadım?" diye mukabele etti.

DERİN MAVİ AŞKWhere stories live. Discover now