I. KISIM / 27. Hediye

4.6K 365 15
                                    

Duydukları karşısında deliye dönen Ekrem Mahmudi: "Ne demek Londra'da değil, oraya hiç gitmemiş!" diye kükredi iki elini de dayadığı çalışma masasının üzerinden. "Lan geri zekâlılar, ben size tonlarca para veriyorum da on kişi bir adamı uçağa bindirmeyi beceremiyor musunuz!"

Yaşlı adam sonrasında yaklaşık kırk dakika emektar kollayıcısını azarladı, avazı çıktığı kadar bağırdı, hakaret etti, sövdü saydı. İçindekileri kusuncaya dek beş katlı şirket binasını temelinden sarstı.

Muhatabı ise başarısızlığın verdiği yük ve ortaya çıkabilecek sonuçların korkusuyla gözlerini sabitlediği noktada fırtınanın dinmesini bekledi kılını kıpırdatmadan.

"Derhal bulun o iti bana, her nereye saklandıysa çıkarıp getirin önüme!" diyerek nefes arası verdi Ekrem Mahmudî. "Yıkıl karşımdan!" dedi ve son bir tehdit savurdu: "Bana bak Kasım yine çuvallarsan, Erdem yerine seni paralar cesedini de köpeklerime yediririm."

Kollayıcı anladığını gösterircesine başını salladı ve gölge gibi odadan çıktı.

Öfkesini dışa vurmanın verdiği rahatlama ve bağırıp çağırmaktan kaynaklı yorgunlukla koltuğuna çöktü adam. Yaşananlara inanası gelmiyordu.

Yazgı'yı mezun olduktan bir yıl kadar sonra ve İspanya'dan henüz dönmüşken işe almıştı. Genç kız  esasen halkla ilişkiler mezunuydu, bunun yanı sıra resim ve grafik tasarım eğitimi de almıştı, ayrıca iyi bir fotoğrafçıydı.  Aldığı eğitimler ve yeteneklerini birleştirme konusunda son derece mahir çıkmış, yaratıcı çalışmalarıyla kısa sürede dikkat çekmiş, böylece medya, reklâm ve iletişim konularında doğrudan Büyük Patronla çalışmaya başlamıştı.

Esas faaliyet alanı inşaat olan Mahmudîler Holding kızın yaptığı işler sayesinde marka bilinirliği ve görünürlük açısından önemli aşamalar kaydetmişti. Hatta bir reklâm çalışması mansiyon kazanmıştı. Yazgı işe girdiği günden itibaren istikrarlı biçimde yükselmiş, çalıştığı üç senenin sonunda Ekrem Mahmudî ve Şirketi nezdinde kuvvetli bir pozisyon edinmişti.

Patronuyla çalışanı arasında seviyeli ve dürüst bir ilişki vardı. Adam değer vermiş, desteklemiş, kız da bağlılık ve üstün bir performans göstermişti. Öyle ki, neredeyse tüm hayatını Şirkete vakfetmişti. Her şey yolundaydı ta ki Erdem Mahmudî Londra'dan dönene kadar.

Erdem, ikisi erkek üç çocuğun en küçüğü, buna mukabil en akıllı, en zeki ve en yakışıklısıydı. Öte taraftan en şımarığı ve en problemlisiydi. Daha ötesinde tam bir psikopat ve ruh hastasıydı. Yarattığı skandallarla baş edilmesi güçleşip, ayrıca hukuki sorunlar ortaya çıkmaya başladığında aile çareyi onu yurt dışına göndermekte bulmuştu. Beş seneden fazla Londra'da kalan, güya tedavi gören,  aslında ise orada da lüks ve sefahat dolu bir yaşam sürdürmeyi başaran Erdem bir sene kadar önce artık düzeldiğini, ailesini özlediğini ve bundan sonraki yaşamını ülkesinde sürdürmek istediğini söyleyerek kesin dönüş yapmıştı.

Ailenin en küçük oğlu, kendisini kanıtlamak azmiyle hızlı bir giriş yaparak şirket işlerine el atmaya karar vermişti. Babası da "hiç değilse gözümün önünde bulunsun" düşüncesiyle onu desteklemişti ki an itibarıyla çok pişmandı.

Zira daha ilk günkü toplantıda Yazgı'yla tanışmalarıyla her şeyin seyri değişmişti, Erdem'in ilgi odağı bambaşka bir yöne kaymıştı.  Oğlunun, kapıdan girdiği anda gözüne kestirdiği genç kıza  bakışlarından anlamıştı bunu adam. Ne ki işin bu raddeye varabileceği aklının ucundan geçmemişti.

****

"Çok güzel bir tercih Beyefendi," diyerek Kahraman'ı destekledi satıcı. "Hanımefendiye yakışacak."

DERİN MAVİ AŞKDonde viven las historias. Descúbrelo ahora