I.KISIM / 49. Düet: Nefes'er ile Celil

3.8K 291 37
                                    

Nefes'er hayalinde yüz bininci kez tükürdü kafasına. Sadece kafasına mı? Tabii ki hayır. Aklına tükürdü, yüzüne tükürdü, ağzına-burnuna, neresine gelirse tükürdü ve tükürdü. Halen de tükürmekle meşguldü. 

Ne işi vardı bu saatte, burada ve bu tiplerle? Ah hiç bilmiyordu! Yalan! Bal gibi biliyordu! Her şey o Burcu denilen arkadaşımsı küçük şeytanın başının altından çıkmıştı. 

"Hadi Nefes'er, kırma beni sen de gel. Çok eğleneceğiz. Hem havan değişir biraz," demişti, sonra da o güzel gözlerini kocaman kocaman açıp, masumca gülümsemişti. Her nedense geri çevirmek istememişti kızı. Sebebi gayet açıktı aslında. Burcu, onu olduğu gibi kabullenen, yargılamayan, her daim severek yaklaşan belki de hayattaki tek arkadaşıydı. Neticede teklifi kabul etmiş ve yaşıtlarından müteşekkil kızlı erkekli bir grubun içinde bulmuştu kendisini. 

O saatten beri de gerekçesini kesinlikle kavrayamadığı bir şekilde yat limanını bir uçtan diğer uca arşınlayıp durmaktaydılar. Ötekilerin onun gibi sıkılıp bunalmadıkları aşikârdı. Aralarında konuşuyor, asla anlayamadığı tuhaf muhabbetler döndürüyor, saçma sapan esprilere dakikalarca gülüyor, ayrıca birbirleriyle flörtleşmeyi ihmal etmiyorlardı. Delikanlının teki Burcu'ya yazılırken bir diğeri Nefes'er'e yürümeye başlamıştı. Aklı sabah David'le tartıştığı "kırık kod" meselesine takılı, ortama iyice sinir kapmış genç kızınsa o anki tek isteği artık alenen kendisine asılan oğlanın kafasını patlatmaktan ibaretti.

"Hay ben senin kafana tüküreyim e mi kızım!" diye içinden geçirdi tekrar ve dibinde biten delikanlıyla arasındaki mesafeyi bu kez epeyce açtı. Tam o sırada omzuna çaprazlamasına astığı çantasının derinliklerinden melodik bir ses yükseldi, telefonu çalıyordu. Ekranda gördüğü isim yüreğine serin sular serpmişti:

"Celil," diye ünleyerek imdat dolu bir sesle açtı telefonu. 

Ancak karşı taraftan beklediği yanıtı alamadı. Zira o ana kadar ismi yerine komik ya da eğlendirici lâkaplar duymaya alışmış genç adam, genç kızın dudaklarından dökülüp kulaklarına erişen  terennümle şoka uğramış, elinde telefon dikildiği yerde kala kalmıştı. Onun ruh halinden bi'haber Nefes'er ise sesinin gitmediğini düşünerek çağrıyı sonlandırmak üzereydi ki:    

"Nefes'er," dediğini duydu Celil'in.

"Celil?" diye yineledi bir kez daha.

Genç adam gerçekliği yakalamıştı artık: "Sesin bir tuhaf, iyi misin? "

Bulunduğu yerden uzaklaşan genç kız derin derin iç geçirdi: "Pek sayılmaz," dedi. "Yaşları 18 ilâ 20 arasında değişen çılgın bir ergen grubun ortasında kaldım. Konuştuklarından, güldüklerinden hiçbir şey anlamıyorum, ne yapacağımı bilemiyorum. Patlamak üzereyim. Her an birinin kafasını dağıtabilirim."

Onun ortamdan ayrıklığı bir yandan yüreğini burkarken genç adamın, öte yandan hayalinde canlanan muzip pırıltılarla dolu yeşil gözleri gülümsetmişti genç adamı: "Neredesiniz?"

"Yat limanında," diye cevapladı Nefes'er dişlerinin arasından, sırıtarak peşinden gelen delikanlıya ters ters bakmayı da ihmal etmemişti. 

"Bekle geliyorum," dedi  ve ani bir kararla yerinde fırladı Celil. 

****

Uyduruk bir bahaneyle grubu eken Nefes'er, uçarcasına Celil'in beklediği yere geldi ve kollarına atıldı. Diğer yandan da: "Çok teşekkür ederim. Gerçekten çok teşekkür ederim," diyordu.

Kontrolünü korumakta zorlanan genç adam, temas etmekten çekindiğinden ancak kolları havada çembere aldığı karamel saçlı güzele: "Hiç önemli değil. Hadi gel, gidelim buradan," diye cevap verdi.

DERİN MAVİ AŞKDonde viven las historias. Descúbrelo ahora