II. KISIM / 11. KAL DESEYDİN (FİNAL)

6.3K 304 112
                                    

Merhaba Sevgili Okurlarım; 

Hikâyemizin sonuna geldik, en azından birinci kitabın finaline vardık. Buraya kadar benimle geldiniz, dilerim sonraki kitapta da yolumuza birlikte devam ederiz.

Yorumlarınızı ve düşüncelerinizi bizimle de paylaşırsanız ne güzel olur!

Her zaman dediğim gibi; iyi ki varsınız, iyi ki varız. 

😊💕😊💕

Vee buyrunuz efendim:

FİNAL


Yaz tüm ihtişamıyla toparlanıp gitmiş, yerini mahzun bakışlı güzel güze bırakmıştı. Hava sıcaklığını sürdürse de günler kısalmaya başlamış, iklim daha bir ılımanlaşmıştı Ekim ayında Marmaris'te. 

Durmuş Altıner ve oğulları İstanbul'a döneli bir kaç haftayı geçmişti. Nesli Han İyigün Motel'de, Yazgı Derin Mavi Otel'de kalmayı sürdürmüşlerdi bu süre zarfında. 

Genç kadının durumunda değişiklik yoktu. Sıfır hafıza ile baştan başladığı hayata tutunmaya çalışıyordu. 

O gün hastanede gözünü açtığında başucunda bekler bulduğu insanlarla tanışmak, tekrar bağ kurmak ve sürdürmek epey yıpratıcıydı. Her biri ayrı ayrı etrafında ışığın etrafındaki pervaneler misali dönüp duruyordu ama o hiçbirini hatırlamıyor, ne düşünüp ne hissedeceğini bilemiyor, bocalayıp duruyordu. Üstelik kayıp yaşamıyla ilgili öğrendiklerini de anlamlandırıp, konumlandırmayı beceremiyordu. 

Ailesini hemen benimsemiş görünse de yüreğinde derin şüpheler taşımaktaydı. Örneğin, hem çok benzediği, hem hiç benzemediği lâcivert gözlü sarışın kadın aşırı derecede aşina gelirken; ketum, sarsılmaz duruşlu adam aynı derecede uzak ve ulaşılmaz görünüyordu. Anne-baba denilen bu iki insanı birlikte her gördüğünde kalbinde bir yerlerin kanayıp durmasının sebebini bilmemekten ya da hatırlamamaktan nefret ediyordu. 

"İnci" diye hitap ettiğini öğrendiği, her biri Allah'ın farklı güzel ismini taşıyan abileriyle ilişkisi ise ayrı muammaydı. En büyük Rezzak fiziken ve ruhen benzediği babası gibi her şeye, herkese, hayatın tamamına hâkimiyet kurmak isteyen bir yapıdaydı. Belki de kontrol manyağıydı.  Ortanca Fettah yüzündeki yamuk gülümsemesiyle başka âlemlerden yeryüzüne düşmüş filozof bir prens edasında yaşıyordu: Hoş görülü, anlayışlı, empati yeteneği yüksek, ileri derecede esprili ve dert ortağı. Küçükleri Celil hepsinden yapılı ve boyluydu. Nereden geldiği bilinmeyen enerjisi asla tükenmiyordu ve uzayda son sürat ilerleyen başı boş meteorlara benziyordu. İşin aslı Altınerlerin hiçbiri dünyaya ait görünmüyordu! 

Erkekler kız kardeşlerine büyük itina gösteriyorlar ancak annesine daima belirli nezaket ölçülerinde, mesafeli ve temkinli yaklaşıyorlardı. Bunun sebebini tahmin etmek güç değildi aslında. Annesi ile babası arasında evlilik bağı bulunmaması, abilerinin babasının ömrünce evli kaldığı diğer kadından olmaları durumu iyice karmaşıklaştırıyordu.  Üzerine bir de hafıza kaybı eklenince zaman zaman aklını oynatacak raddeye geliyordu Yazgı. Neyse ki; babası ile oğulları gecikmesi ve ertelenmesi imkânsızlaşan işler nedeniyle İstanbul'a dönmüşlerdi de biraz soluk alabilmişti. 

İyigün Motel'in sahibi ve Kahraman'ın ailesi insanlarla iletişim daha kolaydı. Durumunu sorgusuzca kabullenen Rabia ve Haydar her saniye hafızası geri gelecekmiş beklentisine girmeden, sevecenlikle yaklaşıyorlardı ve bu tutumları da ona çok aradığı huzuru getiriyordu.  

DERİN MAVİ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin