I. KISIM / 43. Avize

3.7K 307 13
                                    

"Bir kez daha söylüyorum ki, resepsiyonda ben duracağım!" dedi genç kadın,  gözleri ateş saçıyordu.

Kahraman: "Gonca," diye itiraz etti, "çok tehlikeli... anlamıyor musun? Ya adama denk gelirsen?"

"Sen mi duracaksın peki?" dedi müdire hanım öfkeyle. "Çalışanlarımı tehlikeye atamam ben."

Rezzak az ötede dişlerini sıkmış, ikili arasına girmemek için azami gayret sarf ediyordu. Zira içinden kızıl saçlı güzeli sürüye sürüye de olsa oradan çıkarmak ve emniyetli bir yere kilitlemek geçiyordu. 

Kahraman'sa, karşısında dimdik duran kadının haklılığının bilincindeydi. Çaresizce ellerini saçlarına götürdü, derin derin soludu ve ona iyice yaklaştı: "Ya, seni tanırsa?" diye fısıldadı, sadece ikisinin duyacağı şekilde.

Gonca irkildi, ama hemen kabul etmez şekilde başını iki yana salladı: "Tanımaz... neredeyse 20 sene geçti... Hatırlamaz, hatırlayamaz..."

"Tamam!" dedi sonunda adam, çaresi yoktu. "Ama hiç bir riske girmeyeceksin. Anladın mı?"

Zorla yaptıkları anlaşmanın ardından, patronu diğer düzenlemeler için lobiye yönelmişti ki aklına gelen şeyle ardından koşarak yetişti ve: "Kahraman!" diye seslendi müdire hanım.

"Ne var?" dedi diğeri de. Fazlasıyla terslenmişti.

"Nefes'er bilmesin, olur mu?" dedi kadın, bu tepkiye aldıracak halde değildi.

Yüreğiyle bakışları aynı anda yumuşadı Kahraman'ın: "Merak etme!" diye cevap verdi ve çalışanı minnet dolu gözlerle gidişini izlerken, yürüyüşüne kaldığı yerden devam etti. 

Bu arada yaşananlara pek de uzak olmayan bir noktadan  an be an tanıklık eden Rezzak'ın aklı yine sorularla dolmuştu.  Gonca Erdem'i nereden tanıyordu ya da Erdem Gonca'yı? Nefes'er neden hiç bir şey bilmemeliydi? Yoksa Gonca ile Nefes'er de mi tehlikedeydi?

****

Her şey tamamdı: Yazgı, tüm itirazlarına karşın Adem ve Hasan'ın koruması altında odasına gönderilmişti. Resepsiyonda yerini alan Gonca giriş ve lobiyi takibe almıştı. Rezzak ve Celil bir tarafta, Kahraman ve Fettah bir taraftaydı. Ayrıca müşteri gibi davranan korumalar da ikişerli-üçerli lobideki oturma birimlerine yerleşmişti. 

"Misafirimiz geldi," diyen bir ses kulağının içine oturtulmuş minik aletten beynine doğru çınladı kadının. 

Oyun başlıyordu!

****

Arabasını otoparka bırakan Erdem Mahmudî düşünüyordu: Hayat ne garip tesadüflerle doluydu. Şu esmer kadın da dün gece bu otelden bahsetmişti: Derin Mavi. Sanki Yazgı'nın göz rengini bilmiş de koymuşlardı otelin adını. Belki de öyleydi. Yok canım. Olabilir miydi? O kadar da olur muydu? Belki de olurdu.

Dalgın ve hızlı adımlarla içeri girdi Mahmudî, Yazgı'nın öngördüğü gibi kararlaştırılandan iki saat önce gelmişti. 

Ne ki bir daha çıkışı olmayacaktı.

****

Erdem etrafa göz gezdiriyor, ne yapacağını düşünüyordu. Oyalanmalı mıydı, harekete mi geçmeliydi? Resepsiyondaki çekici kızılı fark ettiği anda çabucak karar verdi. Zira herkes bilirdi ki ortamda bir güzel varsa Mahmudî bala çekilen arılar misali ona çekilirdi!

Gonca adamın geniş adımlarla yaklaşmasını izlerken: "Dikkatli ol," diye fısıldadı Kahraman kulağında. 

"Merhaba," dedi bu sırada parlak bir gülümsemeyle Mahmudî. 

DERİN MAVİ AŞKWhere stories live. Discover now