I. KISIM / 35. Korku

4.4K 334 18
                                    

İş kıyafetlerinden kurtulan genç kadın, üstüne giydiği ince askılı bluz ve şort ile ayaklarına geçirdiği parmak arası terliklerin verdiği rahatlıkla, bahçede az önce kızının oturduğu masaya yerleşmişti. Dekoratif havuz aydınlatmasıyla etrafı ışıtıyor, gövdesinde oynaşan temiz su ile de hafif bir serinlik taşıyordu ortama. 

Gonca, iyice soğutulmuş beyaz şarabından keyifli bir yudum almıştı ki tepesinden aşağı sırılsıklam oluverdi.

"Nefes'er!" diye ünledi. 

"Ay pardon, elim kayıverdi birden!" diye kahkaha attı çimleri sulayan genç kız.

"Bana bak," dedi buna mukabil annesi, "beni ıslattın anladık, ama şarabıma su kaçırırsan seni...." duraladı, düşündü ve devam etti: "seni var ya..."

"Beni ne?" diye sordu Nefes'er muzipçe, öte yandan ufak ufak su sıçratıyor,  ancak bu defa şaraba dikkat ediyordu.

"Aman işte, ne bileyim bul sen bir şeyler," diye güldü kadın, ıslandığına aldırmaksızın, kadehini yudumladı.

Şen kahkahaları giderek küçülen kızı da annesiyle daha fazla uğraşmaktan vazgeçip işine geri döndü. Güzel bir geceydi, gökte yıldızlar yanıp yanıp sönüyor, yerde tatlı bir rüzgâr esiyordu. Nefes'er  gözlerini yumdu ve yaş çim kokusunu içine çekti. Az daha öyle durabilir hatta hayallere dahi dalabilirdi ancak hortumun elindeki ağırlığı epeyce hafiflemişti. Su kesilmişti anlaşılan. Göz kapaklarını araladı tembelce ve sebebi görmek için hortumu kendisine doğru çevirdi. Tam bu sırada tazyikle fışkıran su bütün yüzünü yıkayarak, baştan aşağı ıslattı onu. Karanlık geceyi başka birine ait neşeli kahkahalar çınlatmaktaydı şimdi.  

"Ay pardon, elim kaydı da..." diyordu hortumun bağlandığı musluğun başında dikilen Gonca.

"Sen... sen çok fenasın..." dedi Nefes'er, ama o da gülmeden edememişti. 

"Bu kadar suladığın yeter, hadi bırak artık." 

Genç kız durdurmaya çabaladığı kahkahaların arasında bir şeyler söylemek üzere ağzını açmıştı ki yan bahçeden kendilerini izlemekte olan üç çift gözün farkına vardı aniden. 

Aslında ortada kasti bir durum yoktu. Altıner erkekleri, Marmaris akşamlarına akmak üzere hazırlanmış çıkarlarken iki genç kadının ay ışığı ve yıldızlarla süslenen gülüşmeleri ortalığı doldurduğunda gayr-i ihtiyari seyirci kalmışlardı son kertede yaşananlara. Fazla oyalanmadan yollarına devam edecekleri esnada da Nefes'er'e yakalanmışlardı. 

Gonca, kızının, arkasındaki bir noktaya sabitlenen bakışları eşliğinde içini çekerek susmasıyla birlikte ne olduğunu anlamıştı. Arkasına döndüğünde tam da beklediği kişilerle karşılaştı. Ah, adamları yan tarafa yerleştirdiğini nasıl da unutmuştu! Mahcubiyetten kıpkırmızı kesilmiş halde iki villa arasında sınır oluşturan alçak duvara doğru yaklaştı. "İyi geceler..." diye selâmladı erkekleri, huzursuzlanmıştı. "Gürültümüzle rahatsızlık vermedik umarım."

Esasen erkekler de utanmışlardı, zira öylesi bir zamanlamaya denk gelmişlerdi ki, aralarında şakalaşan iki güzel kadını gözetler konuma düşmüşlerdi. En azından böyle hissetmişlerdi. 

"Hayır," diye öksürüklü bir sesle cevap verdi Rezzak, "biz de çıkıyorduk zaten."

Bu arada Nefes'er de o tarafa yaklaşmış ancak annesinin arkasında daha mesafeli bir konumda durmayı tercih etmişti. Zira giderek tuhaflaşan durum yüzünden yeni bir gülme krizine girmekten çekiniyordu.  "İyi geceler," dedi zorla baskıladığı kısık bir sesle. 

"Ah sizi tanıştırayım," diyerek araya girdi onun hâlini anlamakta gecikmeyen Gonca. Ardından sırıl sıklam kıyafetleri ve kızıl saçlarından damlayan sulara tezat sakinlikteki profesyonel bir bir tonlamayla da ekledi: "Kızım Nefes'er. Nefes'er, bu beyler de..."

DERİN MAVİ AŞKМесто, где живут истории. Откройте их для себя